Hürriyet

16 Ağustos 2010 Pazartesi

VIN TURIZM 2

Vın Turizm (Devam)

Beş basamaklı merdivenden çıkıyoruz. Dilimiz damağımıza yapışmış.
Bir tatlı hanım kız, bir genç bey bir bey daha gülümseyerek bizi karşılıyor hemen alalım çantaları diyor.
Hemen odamıza geçiyoruz
Numara 10 ama öyle okunduğu gibi değil yer olmadığı için ve tabi karı koca olmadığımız için çift kişilik değil iki ayrı kişilik olarak kalmış bir tek oda bu. Üstelik klima da koy.
Gece öğreniyorum ki mutfak da camımın dibi velhasıl tüm tabak çanak sesleri bizle olacak kıza günler çerçevesinde.
Hemen duşa atıp vücutlarımız biraz uyumaya çekilerek kendimize gelmeye çalışıyoruz.
Bir saat kadar uzandıktan sonra ben duramıyorum anne hadi kalk da çay içelim bahçede diyorum.
Bundan sonra anlatacaklarımın hiçbiri hayal mahsulu,uydurma vs .değil .Tıpkısının aynısı.
Bahçeye geçiyoruz. Yine güler yüzlü personel ve ev sahipleri bizi karşılıyorlar.
“Nasıl oldunuz dinlenebildiniz mi?” Evet. Kesinlikle verdiğiniz bir şişe su önce bizi kendimize getirdi sağ olun.
Bahçede sağ tarafımda mandalina ağacı, onun arkasında muz ağacı,tam arkasında üzüm sarmalamış tavanı salkım salkım.
Fonda 1960’ların müzikleri. Anneme bakıyorum tebessüm etmeye başlıyor. Sonra konuşmaya.
Yolda çok kızdım sana ama gerçekten çok güzlemiş.
Yazdıklarımdan kocaman bir bahçe ve alan olarak hayal etmeyin küçücük bir avlu içerisinde sedirler arasında muazzam bir yer .
İstesem bu kadar olamazdı.
İki taraftan yukarı çıkılan eski konak evleri gibi çift taraflı merdiven ile yukarı kata yani odalarımıza geçiyoruz.
Merdivenin hemen başında beyaz bir yelkenli fotoğrafı solda.
İçeride eski bir radyo. Duvarlarda antika tabancalar. İçeride eski bir semaver ve sonra dan sahibesinden öğrendiğim kadarıyla 40 yıllık koltuklar. Bir eski vitrin içerisinde danteller,fincanlar ile süslenmiş. Eski bir karı kocanın sanırım 50 yıllık siyah beyaz fotğrafı ve gülümseyen gözlerle bakan bir hanımın fotoğrafı.
Perdeler eski Türk evleri gibi, yerde eski kilimler.
Antika kokuyor usul usul.
Eğer sevgiliniz veya eşiniz ile buraya gelirseniz ki görevliden rica ettim bana üst katları denize bakan odaların hepsini gezdirdi.
Girer girmez cibinlikli yatak tüller toplu duruyor.
Konsol kahve rengi antika. Eski nostaljik ayna. Her yer bembeyaz.
O odadan denizi gördüm ve bittim. Orası benim aşık olduğum nokta işte.
En aşağıda bahçede başlayan serüven, yukarlarda daha da tırmandı tırmandı yerini buldu.
İster kızgın olun, ister küskün,ister yaşamdan bezmiş ya da ölmek üzere size yemin ederim ki buraya sade bir kahve içmeye varın ,aşık olup dönün.
Zaten çoğu insan balayına gelirmiş meğerse.
Dönüşe yakın bana ikram edilen misafir hatıra defterinde international durumla karşılaşıyorum. Şöyle ki : Bu kaçıncı defter onlarda hatırlamıyorlar ama İngiliz,Alman,İtalyan,Belçika,Hollanda,Amerika,İtalya,İtalya…En çok da Türkler den keşfetmiş olanlar ve İtalyanlar bulmuş bu hazineyi.
İtalyanlar pencereler ardında çerçeveye ellerimi dayayıp karşıya bakıyorum dümdüz karşıya.
Allah’ım çok teşekkür ediyorum sana evet eksiklik var tabi muhakkak ama şu an bunları bana göstermen bile büyük nimet.
Burası benim hayallerimde ki yer.
Küçücük ama kocaman bir yer.
Fonda müzik ellerimizde demli çaylar görevli şef geliyor muhabbete…
İşte neredensiniz vs.
Babamın adını yolda gördüğüm için hemen babamın memleketini söyleyiveriyorum.
-Aaa Buranın sahibesi Hanım Teyze de sizin oralı
Peki, neresinden
-Şurasında
Eee bizde oradan.
Tamam diyorum bir kez daha işte bu da bir neden.
Bir bayram Ayvalık’a düştü yolum 3 çiften başka kimse yok. Kendime en yakın gördüğüm diğer çift ile muhabbet ederken öğreniyorum ki babamın devre arkadaşı.
Açar mısınız babanıza iyi bayramlar diyeceğim vs konuşuyoruz o duygulanıyor.
Sonra diyorum ki kendi kendime bir zamanlar babacığımla kimbilir hangi görevde hangi çatışma ortasında veya pavyon baskınında ya da barda görev yapmış abisinin kızı ile ben tut bir bayram burada denize gir,muhabbet yap. Dostluk kur.
Neyin ne zaman nasıl olacağı bilinmiyor. Neden olduğu ise hiç bilinemiyor.
Kader mi başka şey mi bilmiyorum karşılaşıyorum ben.
Ayağını bastın kaldır kızım burası çok keyfili diyorum kendi kendime henüz akşamı tatmamışım.
Bize açılan kahvaltıyı yiyoruz.
Leziz kesik zeytin, kekik ve zeytinyağı ile harmanlanmış beyaz peynir. Özel mandalina reçeli,gül reçeli halis tereyağ.
Velhasıl inanılmaz damak tadları.
Mis gibi hava kokusu.
Karşında parça par boz boz poz veren kara parçaları,arkasında gizlenmiş Yunan adası.
İç çekiyorum karanlıklarıma beni temizle diye.
O eski iskemleler üzerinde ki kilimli sandalyede kalakalıyorum henüz akşamı tatmadım ne olacağını kestiremiyorum.
Aşık oldum ben buraya… Ne güzel.
(Devamı kısmet yarın belki yarından da yakın )

Hiç yorum yok: