Hürriyet

2 Ağustos 2010 Pazartesi

PORTAKAL BAHÇELERİ

Portakal gibi

Bu sabah portakal gibiyim,
Nedense sabah sabah otobüste ona takılıverdim
"Washington portakaaaal" diye bağırırdı pazarcılar eskiden.
Sanki Antalya da bize ait değilmiş gibi.
Portakal sadece meyva suyumudur?
Hayır, elbet de değildir.
Herhangi bir meyva gibi özeldir.
Langur lungur değil itina ile soyarsın kabuklarını, kimi dilim dilim yer, kimi dedemin bize yaptığı gibi tekerlekler şeklinde.
Kimi sadece sıkmalık alır
İçer ve gider
Oysa portakal kabuğunu rendelersin, kurabiyeye katarsın.
Bir gün bir muhallebiye belki
Kabuklarını yine ince ince şeritler halinde keserek reçel marmeladı yapabilirsin.
Sadece içkili bardaklarda dilim olarak kokteyl süsü değildir portakal.
Hunharca elinde sıkıp atacağın hiç değil.
Yorulmuşlar manavında dizili kurumuş portakallar gibi seyrediyorum camdan insanları
Yahut bir kahvaltıya meze olmuş yeni sıkılmış, beş kiloya bir bardak su gibi.
Tezgahın üstünde büzüştürülmüş kabuklar gibi.Lifleri ezilmiş. Yamru yumru.
Neden böyleyim, biliyorum
Söz verdim ama uyuyamadım
Sabaha kadar gözüme uyku girdiyse namerdim.
Bir an dalmış olmalıyım sabah 3.5 suları rüyamda bir apartmanın en üst katına çıkıyorum.
Rüya bu ya annem ve babam benle konuşacaklarmış, beni bekliyorlar masa başında onlara gidiyorum.
3.kata çıktım.
Çıkarken bir an kapıma anahtar sokulduğunu hissettim. Hissettim mi artık rüyamıydı hiç hatırlamıyorum kapıya koştum nefes nefese.
Uykular haramdı o an dan sonra,
Geceler biraz arkadaş bana şu sıralar
Şikayetçi değilim,işler olmasa yani sabah kalma zorunluluğu sadece.
Kendi kendini tanıman için iyi bir fırsat kesinlikle.
Onun için bezgin bekir gibi dolanıyorum bugün
Mevsimi geçmiş portakallar gibi
Oysa ben Bodrum’um mandalina bahçeleri. Kıbrıs’ın portakal çiçekleri kadar yaşam doluyum.
Biliyorum ama geceleri bekliyorum.
Bitsin diye.

Hiç yorum yok: