Hürriyet

22 Ağustos 2010 Pazar

Seneler...Beni Rahat Bırakın.

Seneler…

Seneler akıp gider deriz ancak başlı başına hüküm süren ömrümüzde kendinden başkası değildir.
Giderken bizi de götürür kuyruğunda.
Kuyruklu yıldızdır hepimizin hayatı; biraz acı biraz tatlı.
Dün kardeşime gidecektim annem orada biraz başka hasta ziyaretleri vesaire derken akşam üstü hadi sende bizimle gel eski yazlığa gideceğiz dediler.
Benim de hem mahallemden hem onların vasıtası ile tanımış olduğum dostlarının doğum günü sebebiyle.
Değişiklik olur hava alırsın muhabbetleri.
İftar daveti de artı bunun yanında.
Hayırdır inşaAllah ramazan mı gelmiş yazısından sonra peşi sıra davetlere katılmaya başladım.
Hepsi başka keyif hepsi başka bir renk…
Gittik Silivri’ye eniştemin bana dinlememem için koyduğu 70 li yılların yabancı pop şarkıları eşliğinde.
Yolda ve orada sofra da otururken bahçede cirit atan çocuklar dikkatimi çekti.
Öylece baktım onlara uzaktan.
Sonra iç sesim biraz yükselmiş demek ki evet haklısın cevabı geldi.
“ Biz burada kaç çocuk gördük okula başladı büyüdü hatta evlendi buranın değişmeyen tek şeyi çocuklar onların havuz heyecanı, bisiklet telaşları sabahın altısında ki koşuşmaları, gecenin bir vakti kavga edip ağlamaları”…
Kardeşimin sattığı yere hiç geçmedik.
Seneler geçiverdi gözümün önünden dedemin bahçesine diktiği kiraz ağacı geldi.
İlk bu yazlığın alınışı, babamın tebessümü.
Kalabalık bir iftar sonrası havuz başına inip doğum gününe geçiverdik.
Yaş alımları burada ki kayıplar da aynı zamanda geçip giden ömrümüzün faturası gibi gözümüze sokarcasına bırakılı veriliyor hafızamıza…
Değişik bir kutlama vardı modernize olmuş.
Bir yaşında slayt gösteri falan.
İlk kez o an çocuk istedim. Yıllardır içimde susturduğum çocuğu o erkek çocuğunun pastasında canlandırıverdim.
Hayalim oydu; kumral saçları yandan ayrılmış afacan bir can.
Adı bile hazırdı. Nereden geldim şimdi bunlara…
Sonra ayın denize vuran imzası şavkın gücü ile dalmış gözlerim beni havuzun dipten gelen ışımasına çekti.
O doğduğunda yaklaşık yirmili yaşlarıma denk geliyor… O şimdi yirmi mi olmuş.
Vay be !
-Teyze teyze teyzem…
Peşimde küçümen bir kız çocuğu.
Ne çok severdi beni
Eee kolay mı; ilk gözünü açtığında beni gördü.
İlk altını ben temizledim.
İlk göbeği benim ellerime düştü.
İlk kucağıma annesinden evvel ben aldım.
Doktorlardan sonra onun için dileklerimi ilk ben söyledim gözlerine bakarak Yaradan’ dan
Her yerde peşimdeydi.
Şimdi uzaklarda…
Güzel kızım şimdi Amerika’da . Dil eğitim amaçlı çalışmaya gitti iki ay oldu ama öğrendi sanırım anyayı konyayı.
Biraz bana benzer.
Bayram için gaza basmışken başka planlarım vardı ancak onun gelişi erkene çekilmiş.
Ve onun 20. yılı
Yirmi yaşına basacak Allah nice ömürler güzellikler ile nasip etsin de, dile kolay 20 !
Ve o bu sene ilk oyunu kullanacak
Evet yada Hayır…
Seçimleri de öyle değil mi hayat da insanların; evet ya da hayır, ortası yok….
Zaman ellerimizden gerçekten akıp gidiyor …
Nerede benim kundaklı prensesim
Nerede hayallerim
Sanırım yaşlanıyorum…
Ya da seyahat de gördüğüm ve hanım teyzenin de doğruladığı gibi yapraklar düşmeye başladı.
Yani sonbahar gözüküyor…
Ömrümüzün son demi…

Hiç yorum yok: