Hürriyet

6 Ağustos 2010 Cuma

Kol Basmaca...

Şiddet ve Dans

Yani biliriz tutkunun, aşkın ve aklı açmanın en güzel dansı Tango’dur.
Biraz rahatlamak istersen yani ter dökmek Salsa en uygundur.
Salon insanı ve romantiksen elbette Vals
Eşli veya eşsiz birlikte müziğin ahengi,rengi ile yapılmış olan dansın çeşitli ve güzel örnekleri sayılmakla bitmez.
Folklor,halk oyunları her ülkenin her törenin her kıtanın her kabilenin farklı kültürlerde aynaya yansımasıdır.
Ama son zamanlarda insanlar değişmeye başlayınca ileriye döneceğine yani insanlığına insanlık katacağına değişik ilkel henüz taş devrinden cilalıya varamamış,yontmanın şaşkınlığında garip şekillerde kendini gösteren ve işin kötüsü hastalık gibi sirayet eden bir tür var adı “kolbastı”.
Bilir kişinin açıklamalarına göre bu ekip ile yapılan dans aslında kıyı sahillerimizde özellikle Karadeniz yöresinde balıkçılık ile geçimlerini sağlayan bir grup balıkçının sabahın kör vaktinde ağlarla yaptığı mücadele,kayıkları ile denize açılışları,ağa takılan balıkları yakalayışları yani hayat mücadeleleri sahnelenmek istemektedir.
Doğrudur.
Bizler “hey gidinin efesi efesiiii”derken Aydın bölgemizde dağa çıkıp yada inmiş yiğitlerimizin Kurtuluş için mücadelelerini simgeleştirmiyormuyuz.
Zeybek keza
Yunanlı Zeybekiko der birde Rebetiko vardır. Anadolu’dan kopartılmış kendi topraklarından bunun içinde en doğu ve en batı da vardır. Ağlayarak evlerini barklarını bırakıp giden yoksulluk ve sefalet içersinde bambaşka bir diyarda ne o ne bu olabilen dışlanan fakir fukaranın dansı.
Şimdilerde Arabesk tartışması gibi gider çok kültürlü toplumlarda
Ama öyle bir şey ki bu yazacağım yer Yeni Zelenda . Ve bizimkiler. Karı Koca şahitlerin gözlemleri sonucunda karakolluk oluyorlar. Neyse mahkemeye çıkıyorlar açıklama şu :
“Bizi yanlış anladılar biz kolbastı yapıyorduk ailecek yaparız zaten”

Adam resmen kadını boğazlıyor.
Kadın baygın baygın bakıyor sonra kocasını affediyor melun melun ben sana sana mecburum ne yapsan kabulüm der gibi kuzu.
Kolbastıymış
Yani aslında herkes memnun halinden
Oyunun aslı bile birazdan tavuksuyu çorba haline gelecek tavuğun yakalanması ve tüylerinin itina ile yolunmasını çağrıştıran bu oyun nasıl bir danstır.
Bir yetkili,vakıf,dernek,federasyon işin aslı budur diye açıklama yapmaz.
Anlaşılan o ki İngilizcem yeterli değildi biz yeni göç ettik, beni anlamdılar diyen vatandaşımız sokak ortasında oynadığı bu oyunla çılgın Türkler’e bir imza atmış.
Biliyorsunuz belki Yeni Zelanda,Danimarka,Kanada özellikle ilk iki ülke yaşlı nüfusun önüne geçmek için ithal vatandaş alıyor. Türkler göçüyor buradaki yaşam şartlarını orada daha iyi hale getirmek çocuklarının hiç değilse geleceğini kurtarmak istiyorlar.
Ama Almanya da çimlerinin üzerine yalnız Türkler basmasın diye tabelalar bence bu yüzden asılmakta.
Uyumsuzluk.Adapte olamama.vsvsvs
Yani düşünsenize kuzenim geldi Kanada dan orada yaşıyor eşi yabancı ve yıllardır benim orada olmamı gelmemi ister. Bir gel kendini yaşam bulursun der oysa ben mahalle çocuğuyumdur .Bindiğim otobüs şoförü bile bir müddet sonra beni tanır eğer yerimde değilde birkaç durak sonra iniyorsam “hayırdır abla sen burada inmezdin ne oldu?”diyecek kadar halktanımdır.
Yani şimdi diyelim ki Kanada’ya yerleştim ve sınırdaki meşhur şelalelere gittim.Öyle ya aşka geldim canım amuda kalkmak istedi.
Valla kesin tv lik olup meşhur olabilirim benim için mahsuru yok da.
Biz de öyle bir dans mevcut mu onu henüz biliemiyorum.
Ah şu yönlerimizi iyi bilsek de dünya aleme kültürlü,bilgili,sevgi dolu,yaşam dolu insancıklar olduğumuzu gösterebilsek…

Hiç yorum yok: