Hürriyet

23 Şubat 2010 Salı

KARANLIKTAKİLERE...

İnsan
Ne zaman unutur insan olduğunu ?

Kimi kazak giyer boğazlı, markadır ...
Bir müddet sonra boğuluyorum der.

Kimi asansörde kapalıkalır 2 dk
Ölüyordum az kalsın der

Kimi bir yakını hastanede oksijen tüpü bağlanırken anlar nefesi
Kimi alerjisine karşı sıktığı fısfısın ardından anlar kıymetli nefesini.

Kimi de zaman da anlar ,görür
İnsanın insana veremediği nefesi
Bir kör karanlığın içinde hiç düşünürmü insan
Mesela metroya binerken aklınızdan geçer mi hiç buranın dipleri
Karanlıkların nasıl aydınlığa çıkarıldığı
Burada ki emekçileri

Ekmek parasına karanlık da yol alanlar
Aldırmazlar dışarıdakilerin onlara aldırmayışlarına
Onlar hep yürekli hep canlıdır
Onlar insandır
Onlar candır
Ve canların cesetleri çıkıyor tek tek
Tek tek
Yetkililer gidiyor törenlere tek tek
Sorumsuzluk çoğalıyor
İnsana değer hiç oluyor
Tek tek
Tek tek gidiyor nefesler
Bugün aynı yerde
13 ceset
18 yaralı, çoğu yanık
Aynı yer
4 YIL ÖNCE 17 CESET
TEK TEK

15 Şubat 2010 Pazartesi

HER GÜN SEVGİ GÜNÜ...


Bir sahne
Görüyorum
Ahşap zemin üzerinde, lacivert kadife perdeler ile arka teması mevcut.
Yine ahşap iskemleler konmuş sıra sıra.
Üzerine bir ip gerilmiş bir uçdan bir uca...

Sarı,lacivert,sarı,kırmızı,lacivert,yeşil,kırmızı,mavi,sarı,lacivert diye dizilmişler
İnci gibi ampuller
Hafiften 1960’ların en güzel şarkıları çalmakta
Kulaklarda 60’ların iyimser nameleri
Gözlerimde çocukluğumun düşde kalan güzellikleri birden belirmekte.

Lacivert perde bağırmakta gençkızlığıma geçişimi.
Kadifeleri;elbiseleri,sinemayı,tiyatroyu bağırmakta gözlerime ısrarla
Ama en baskın olan tahta iskemleler ve üzerinde renk renk gökkuşağı.
Yazlık sinemalar...
Ayçekirdeği
Hayatımda bir daha, çok zor bulacağım o koku
Meltem kokusu. Bahar sevdası.
İçime çekiyorum doya doya yeniden çocukluğumu.

Bir düğündeyiz şimdi
Limonata ve kurabiyeler.
Biraz sonra minik özel bardaklarında likörler dağıtılmakta
Ne çok merak ederdim tatlarını...
Ve babalarımızın masa altına zula etmeye çalıştığı muhakkak gazete kağıdına sarılı şişeleri.
Ooo! Düğün sahibi viski getirmiş.
Ya da rakıymış,
Anlayamazdım
Ama ben düğünleri, yazlık sinemaları doya doya yaşadım.

Müzik çalıyor
İnce nameler geliyor kulağıma
İşte babamla annem dans ediyor sahnede.
En güzel onlar !
Babam ,yine içinde muhakkak gri ton bulunan yelekli takımını giymiş. Yine kravatlı.
Çok şık. Beyefendi.
Annem
Çok şık. Çok zarif, güzel ve kibar
Ne kadar narinler...
Ah!!
Bu koku
Bu renkli ampuller...
Bu akşam sarhoş ettiniz beni.
Ben,bende değilim.
Oradayım şimdi,
Ah kadife tüm suç senin....
Sevgi, adına ne varsa birgüne değil;
Her ömre yeten...
İşte, herşey bir bütün ailemizden gelen ve hep özlenen.
Her yerde bulunmak istenen.

11 Şubat 2010 Perşembe

Bir Garip Diyeler...

İnsan aç
İnsan sevgisiz
İnsan hırslı ve gözü doymuyor
Bolu’da dağ yolunda bilinçli ya da bilinçsiz çarpıyor bir hayvana
Adı Hayvan ya önemi yok.
Börtü böceğin bile önemi yok iken,
Tüketmeye gelmiş ve doymayan bir insanoğlu için kendinden büyük var mı ?

Çarpıyor neye çarptığının farkında bile değil.
Belki o an ağaca çarpmadığına şükrediyor, aracı hasar görmediği için.
Ama dünyayı biz ile paylaşmaya gelmiş bir canlı hasar görüyor.
Kime ne ?
Öyle ki onu sonradan bulup yetişen ve karlar arasından çıkaran köylüler ve veteriner eşliğinde
kocaman ve şaşkın gözleri ile bakıyor.
O can
Sadece bakabiliyor...
Direniyor yaşama
Tüm ağrıları, bedeni ve yok sayılmışlığı ile.
Amma
Onla yaşamayı layık görmeyenler sayesinde can veriyor sonunda.

Sonra mezata çıkıyor bedeni.

Giden kıymetlidir ya
Hele bu bir Geyik ise
Hazır bulunmuş, öldürülmüş.
Sahipsiz !

Güzel Geyiğimizin önce boynuzu sonra derisi ihaleye çıkıyor...
Bir kişi talip oluyor
500(beşyüz)TL uygun görülüyor.

Eti,sütü, canı...
Ne fark eder?
İnsandan üstün kim var...

İnsan olmanın üstünlüğünü, insanlıktan çıkaran için herşey düz.
Herşey dalga. Herşey Geyik Muhabbeti

Son kez güzel gözlerle bakan o cana...
11/02/2010