Hürriyet

15 Şubat 2010 Pazartesi

HER GÜN SEVGİ GÜNÜ...


Bir sahne
Görüyorum
Ahşap zemin üzerinde, lacivert kadife perdeler ile arka teması mevcut.
Yine ahşap iskemleler konmuş sıra sıra.
Üzerine bir ip gerilmiş bir uçdan bir uca...

Sarı,lacivert,sarı,kırmızı,lacivert,yeşil,kırmızı,mavi,sarı,lacivert diye dizilmişler
İnci gibi ampuller
Hafiften 1960’ların en güzel şarkıları çalmakta
Kulaklarda 60’ların iyimser nameleri
Gözlerimde çocukluğumun düşde kalan güzellikleri birden belirmekte.

Lacivert perde bağırmakta gençkızlığıma geçişimi.
Kadifeleri;elbiseleri,sinemayı,tiyatroyu bağırmakta gözlerime ısrarla
Ama en baskın olan tahta iskemleler ve üzerinde renk renk gökkuşağı.
Yazlık sinemalar...
Ayçekirdeği
Hayatımda bir daha, çok zor bulacağım o koku
Meltem kokusu. Bahar sevdası.
İçime çekiyorum doya doya yeniden çocukluğumu.

Bir düğündeyiz şimdi
Limonata ve kurabiyeler.
Biraz sonra minik özel bardaklarında likörler dağıtılmakta
Ne çok merak ederdim tatlarını...
Ve babalarımızın masa altına zula etmeye çalıştığı muhakkak gazete kağıdına sarılı şişeleri.
Ooo! Düğün sahibi viski getirmiş.
Ya da rakıymış,
Anlayamazdım
Ama ben düğünleri, yazlık sinemaları doya doya yaşadım.

Müzik çalıyor
İnce nameler geliyor kulağıma
İşte babamla annem dans ediyor sahnede.
En güzel onlar !
Babam ,yine içinde muhakkak gri ton bulunan yelekli takımını giymiş. Yine kravatlı.
Çok şık. Beyefendi.
Annem
Çok şık. Çok zarif, güzel ve kibar
Ne kadar narinler...
Ah!!
Bu koku
Bu renkli ampuller...
Bu akşam sarhoş ettiniz beni.
Ben,bende değilim.
Oradayım şimdi,
Ah kadife tüm suç senin....
Sevgi, adına ne varsa birgüne değil;
Her ömre yeten...
İşte, herşey bir bütün ailemizden gelen ve hep özlenen.
Her yerde bulunmak istenen.

Hiç yorum yok: