Hürriyet

15 Ocak 2011 Cumartesi

ELENİ...Kaderini değiştirebilenlere.

Henüz dallara hüzün kadar kızıl yapraklar da düşmemişti.
Her yer bahardı.
Gelincik diyarı gibiydi, topraklar.
Kıpkırmızı bir güzelliğin ilerleyen zamanlarda insan kanına dönüşeceğini kimse akıl bile edemezdi.
Mahallesinin hatta İzmir’in en güzel kızıydı Eleni.
Genç bir yavuklusu vardı,
Onlar için her yer bambaşka bahardı.
Eleni için Yorgo bambaşka bir dünya
Yorgo için de Eleni.
Her Pazar kilise de gizlice Yorgo’nun arkadaşı Hristo’dan ona yazılmış mektupları alır.
Kendisinin özenle hazırladığı üstüne gül suyu damlattığı ve ucunu mumla yaktığı canlarını teslim ederdi.
O kadar güzel hayalleri vardı ki bazen kendileri bile inanamazlardı.
Bu düşler bir akordeon notasında buluşurdu.
Eleni onyedi, Yorgo’su henüz yirmiydi.
Ailelerinden birkaçının bilmesine rağmen,onlar yüreklerini buluşturmuşlardı.
Pazar sabahları,fırından taze çıkmış ekmeğin kokusu gibi birbirlerini sarıyor,buğusu kadar buluşuyordu dudakları.
Dünya karışıktı ama onlar sadece kendi dünyalarında yaşamaktaydılar.
Bir gün tüm çevrenin telaşla buluştuğu o Pazar günü Yorgo yoktu.
Hristo’yu gördü, Eleni.
Koştu hemen yanına ama mektup da yoktu.
Hristo heyecanla: Bak ! Sevgili Eleni. Herkes gidiyor.Topraklarımızdan ayrılıyoruz. Yorgo’da gitti.
-Peki ,beni almayacak mı? Bana bir not vermedi mi?
Çaresizce iki yana başını salladı Hristo.
Eleni boynunu büktü,zaten Yorgo’dan başka ve yaşlı babaannesi ve dedesinden başka kimsesi yoktu.
Onlarla nasıl yola çıkacaktı. Ama ya Yorgo. Sevgili Yorgo’su...
İçin için geceler boyu ağladı.Hristo kendisi gibi onunda savaşa alınacağını söylediği andan itibaren tüm dünya artık siyahtı.
Gramofon da hep aynı ezgi ve akordeon dan nefret eder olmuştu.
Herkes tek tek toprakları terk ettiğinde,çok sevmesine rağmen yaşlı ailesini bırakmadı.
Zaten giderken Yorgo ona bir not da bırakmamıştı.
Yıllar yılları kovaladı.
İzmir yandı.İzmir yeniden doğdu.
Cumhuriyet kuruldu.
Eleni büyüdü ama hiç evlenmedi.
Daha büyük bir şehre geçti. Orada da çok güzel dostluklar kurdu.
Her kısmetini geri çevirdi.
Çünkü karşı kıyıya geçip de haber aldığı dostları bir gün Yorgo’nun öldüğünü söylemişlerdi.
İşte artık gramofonda ki o şarkıda susmuştu.
Eleni kendini yoksul çocuklara adamıştı,çok mutluydu.
Bir gün hayır işleri münasebetiyle Sakız Adası ile Çeşme arasında düzenlenen bir festival için,ilk kez başkan sıfatı ile organizasyona katılmıştı.Artık karşı kıyıdaydı.
Çok duygulu anlar yaşanmıştı.
Eski kıyının boylu boyunca sahilinde kimi tanıdık yüzler.
Kimi aşina sözler…
Eleni daha da duygulandı.
Kıyıda ahşap sandalye üzerinde oturmakta olan mutlu aileye baktı öylece.
Sonra saliseler geçerken film şeridi gibi Eleni’ninde gözlerinden yaşlarla birlikte tüm elinde ki kurdelalı beraatlar da tepsiyle birlikte yere düşmüştü.
O mutlu ailenin yanında ki adam arkasını döndüğünde gördü ki o Yorgo’suydu.

Yorgo da onu tanımıştı.
Hızla yanına koştu.
-Ah! Canimou(Canım!). Kuzum ne güzel seni görmek.
Eleni adeta dili tutulmuş gibi bakıyordu.
Yorgo: Yoksa sen konuşamıyor? Bir şey oldu savaşta.
Sonra iki küçük çocuktan biri hızla koşarak sahilden,
Manamou!(Annecim!) Manamou!(Annecim!) diye sesleniyordu.
Eleni kadına baktı.
Hala şoktaydı
Hiçbir savaş o anki kaybı hissettiremezdi.
Yorgo: Sana çalıştım yazmaya.Ben öldü dedirtdim yoksa alacaklardı beni,ne orada ne burada yaşayabilirdim.Sonra aşık oldum kuzum. Evlendim.

"Peki",deyiverdi dili Eleni’nin sadece.

Eleni tahta iskemleye çöktü,
Gece artık sabaha kavuşmak üzereydi.

Demek ki hiç olmamıştı Yorgo’nun hayatında.
Demek ki tek taraflı bir sevgiydi ve o boşu boşuna sevmişti tüm geçen yıllar boyunca.
Ölüm haberi ardından bile sevememişti kimseyi.
Oysa o bambaşka hayattaydı.
Saçlarında ki akları geri doğru çekti.Yıllardır örgülü duran uzun gri siyah beyaz saçlarını savurdu.
Önce ayakkabılarını çıkardı.
Nasıl bir insan böyle vurdum duymaz olabilirdi.
Nasıl başka yaşamlar kolay kurulabilirdi.

Hiçbir savaş kendi yazgımızı bozamaz.
Kaderi çizen kulun kendisidir.
Ve doğruldu,
Ege’nin serin sularına bıraktı kendini.

Eleni,
Gelmiş geçmiş en iyi dost,birleştirici güç olmayı başardı iki kıyı arasında.
Kendi kıyısından öteki kıyıya uzanan yolu göremediği için hiç uğraşmadı.
Ama ölene kadar susturduğu akordeonu ve gramofonu hiç bırakmadı.

Yazgılarımızın tutsağı değil,
Kalemi olabilmeyi öğrenmişti geç de olsa.

Tüm Eleni’lere…

Hiç yorum yok: