Hürriyet

3 Temmuz 2011 Pazar

Zaman Hicaz.

Sigara yanar ve ince ince düşer küller.
Küller, siler eski yazıların izlerini.
Derinde kalmış,
Taşların arasına sığınmış o nadir yürekleri.
Taş plağın şarkısı gibi içlidir her ses.
“Ben bir yuvasız kuş gibi çağlar gezerken”
Nağmeler, Kürdili Hicazkar okurken,
Nihavent den çoktan geçmişken.
Bir de rakı demlenir, dirseğinin hemen yanında,
Kelimeler gönlüne,
Gönlün kelimelere kayar,
Anlarsın.
Anlarsın da ağlarsın hicran olmuş her yaraya.
Yama olmaya çalışmadığın her bir yüreğe.
Olduğun gibi olmak dokunmaz sana.
Ama çare de, yar da olamazsın başka umutlara.
Akıp gitmesine izin verirsin kum saatinin.
Oysa kumlara basmak istemişken,
Bakarsın hapis olmuş tüm istekler,
Herkes gelip geçti,
Kalmadı bir tesellisi.
Kanayan yüreğinin iç sızı değil aslında;
Düpedüz tanrı işi.
Adı ise kaderin ta kendisi.
Yasu vre…
Okyanusa doğru…
Sonsuz olan her şeye.
Yine yine yeniden.

Hiç yorum yok: