Hürriyet

3 Temmuz 2011 Pazar

İnsan Manzaraları SAMATYA ve KEVORK Amca...




Gözlükleri gözünde, sırtında hırkası.
Gömleğinin cebinde sigarası.
Başında kasketi.
Tipik mahalle amcaları.
Irk,din, meslek ayırmadan baktığımızda;
Tabi ki önce insan.
İsmi Kevork.
Dedesinin ismini vermişler çok kuvvetli bir adammış.
Hamallık yapmış bir ara dediğine göre beş yüz kiloyu rahatlıkla taşıyormuş.
Babası ( buraya dikkat) İstiklal Savaşı Harp Malulu.
“Çok para verdi devlet bize” diyor.
Annesi Çorum’lu.
Savaşta tüm arkadaşları ile birlikte gidiyor ve o ayaklarını kaybederek geri dönüyor.
“Altı çocuğu nasıl büyütecekti devlet olmasaydı” diyor Kevork Amca.
Maaş bağlandı bize, kumaş verilirdi aklına ne gelirse.
Artin Bey ( babası ) Samatya da geçimini sağlayan çoğu göçüp giden insanlar gibi balıkçılık yapmış.
Sohbetimizin başından beri bizimle olan Kevork Bey’in arkadaşı Şinasi Bey’de yer yer anılara koşarak, kırk yıllık özlemle hatırladıkları Samatya’yı dillendiriyorlar bana.
Şinasi Bey’de 1964-65 yılları arasında Pertevniyal Lisesi’nde Matematik Öğretmenliği, ardından Vefa Lisesi’nde öğretmenlik deneyimlerinden sonra, Aksaray ve Unkapanı’nda özel dershane açıp işletiyor ve emekli oluyor.
Geçmiş zamanları hasretle ve güzellikle anan bu değerli insanlardan çok şeyler öğreniyorum.

Kevork Bey, bir ara Samatya meydanında dolaşan bir beyi göstererek: Bak bu benim oğlum.
İki oğlu bir kızı var. Kızı da çok sosyalmiş.Anlatıyor.

Ben soruyorum o içtenlikle anlatıyor eski Samatya’mızı:
-1950 yıllarında burada kumsallar vardı. Böyle nasıl diyeyim sana plaj plaj numaralara ayrılmıştı.
1.kumsal,2.kumsal diye giderdi.
Bizler misket oynardık bu meydanlarda gazoz alırdık sonra.
Deniz o kadar güzeldi ki yosun kokardı, şimdi affedersin b..k kokuyor.
Şurada gazinolar vardı akşamları orada otururduk. Gazoz ve çay vardı. İçki yok idi.
Yaşar Pehlivan’ın gazinosu. Fosforlu manav.
Herkes kaynaşık yaşardı.
Çoluk çocuk hep birlikte oynardı.
Bayramlarımızda kimse kimseye kesinlikle bir saygısızlık yapmaz idi.
Ramazanlarda şurada meyhaneler var idi. Ve başka dükkanlar işte Ermeni diğer arkadaşlar ve Rumlar kesinlikle içki satmazdı saygı gösterirdi. Şimdi nerede eski günler.
Biz küçükken şurada kahve var idi babamıza bakmaya gitsek, içeri gidip çağırmaya utanır idik. Şimdi öylemi küçücük kızlar: Baaabaaa diye bağırarak içeri giriveriyorlar.

Duru: Peki siz tüm bu saygı çerçevesinde hiç evlik yaptınız mı mesele Rumlar Müslüman ile veya Ermeni ile?
Kevork Amca : Ooohoo yapmaz mı hiç. Bak benim iki kız kardeşim Müslüman ile evlendi.
Mannik’di Nebahat oldu. Diğeri de Alis’di Halise oluverdi. Çok da mesutlardı.
Yavrum önemli olan insanlık.
O kadar değişti ki her şey göç de aldı garip garip insanlar türedi.

Ben çay ikram etmek istiyorum.
-Bir dakika erkek dururken bayana iş söylenir mi? Nerede görülmüş.
Senin niye çocuğun yok bakim? Bana soruyorsun ya. İstemedi mi? Olmaz öyle o zaman ikinizden birinde yanlış var düzeltin onu.
Duru: Peki. ( Gülüyorum)
Kevork Amca : Sigara içiyor musun?
Duru: Yok, Çok teşekkür ederim kullanmıyorum.
Şinasi Bey: Sana dün sigarayı yasaklamadılar mı Kevork?
Kevork Amca: Yasaklasınlar ben sigara içmeden duramam ki. Dert, hastalık mı? Sigara hasta etmez. İnsanı; dert, keder, üzüntü hasta eder Şinasi.

Peki, Kevork Amca siz burada hangi okula gittiniz?
-Ben, okumadım, cahilim. İşte bu kadar bilgim. Ve yaşadıklarım.
Şu sokağın orada okulumuz vardı beni verdiler ama öğretmen bağırıyor birde duymadım beni dövdü elinde kocaman sopası vardı kafama vurdu. Zaten böyle herkese vuruyordu.
Bir daha da gitmem okula dedim ve gitmedim.
Duru: Burada yaşamınıza devem ederken ne işle meşgul oldunuz? Geçiminizi ne ile sağladınız?
Kevork Amca : Ütücüydüm ben. Gömlek üstücü. Sonra atölyem oldu, işçiler falan. Fabrika da çalıştım Beyoğlu’na iş yaptım.
Duru: Beyoğlu eskiden ne güzeldi değil mi hele sizin zamanlarınız.
Kevork Amca : Ne diyorsun sen? Böyle kravatsız, şapkasız çıkılmazdı. O hanımlar enfes.
Nerede o insanlar? Ne Beyoğlu’nda ne başka yerde varlar artık.

Siz, Samatya dendiğinde sizi ne gülümsetiyor ne hatırlıyorsunuz?
Kevork Amca : Eskiyi sadece eskiyi. Eski olmadan burası olmuyor ki. Eskiden her şey çok güzeldi.
Buraları benden başka kimse bilmez.
Şurası tavuk kümesi olan yer ( Samatya meydanını gösteriyor, Develi’nin sahile bakan camlarının çaprazı) Şurada Bulgar kadınlar çalışırdı kasaptı onlar.
Bizim çok güzel zamanlarımız oldu .Emekli olduk ancak tadı kalmadı ki hiç bir şeyin hayat şartları ne hale getirdi insanları.

Samatya’da ki Zilciyan Ailesini anmak amacı ile düzenlenen bu kültürel şölen 3 gece sürdü.
Üç gün Kevork bey ile beraber oturduk. O yanıma geldi. Sohbet sırasında en mahrem anılarını bana anlatmaya gerek duyacak kadar içini paylaştı. Son gece, bir gün öncesi yanımızda bulunmuş bey bize ve özellikle bana bira ikram etmek, yağmur yağarsa restorana geçme daveti, durmadan içecek, fındık fıstık ikramı vs karşısında sinirlendi. Bir yandan beni kolluyor kaş göz işareti yapıyor. Sonra: “Bana bak serserimidir nedir bu densize bak bira içermisiniz diyor üstelik bir de lokantaya davet ediyor aman a sakın, sakın içme tamam mı?”
Duru: Yok, içer miyim hiç tanımadığım insan ile siz merak etmeyin.

Samatya müzik festivaline gelirken Kevork Amcayı da, eşini de, kahveci Yorgo’yu da şahsen tanımıyordum.
Meydana geldiğimde üç görevli benle röportaj yaptı bunun üzerine Kevork bey yanıma gelip:
-Kim bunlar ne sordular sana, diye sordu.
Duru: Bildiğim kadarı ile Samatya’yı.
Kevork Amca: Sana değil bana soracaklardı ki ben anlatayım onlara.
Duru: Üzülme ben onları bulurum sen yine anlatırsın.
Dedim, sonra o ekibi bulup tanıştırdım.
Bana dönüp: Bana bak sende az değilsin dedi gülerek.
Mutlu olmuştu anladım.
Belli ki konuşmak, anlatmak istiyor tüm yaşadıklarının ucundan kıyısından bir parça. Hala yaşamakta olan hayata biraz kendinden anlam katmak.

Böyle insanlar mücevher gibidir en azından ben öyle görürüm.
Tarih kokar hafızaları, ne kalmış ise oradan bizlere yansıyacak birer soluk alabileceğimiz, ders alabileceğimiz, derinliklerinde demlenebileceğimiz birkaç anı.
Bizim hayatlarımızda şekillenirken esasen geçmiş ile şu anı birleştiriyor kalemim ve yüreğimden sizlere düşenler.
Okuyanlar da sağ olsun demek ten başka bir şey yok.

Samatya’mda hep var olsun
O tren sesi hep duyulsun.
Sevgiyle geleceğe…

Hiç yorum yok: