Hürriyet

14 Nisan 2011 Perşembe

Yaz Bana...

Müziği duydum.
Ve uçtum…

İnanılmaz duygulu bir şarkı olmuş.
Seslendiren yılların eskimeyen sesi.

Yani ben çocuktum, Fenerbahçe Futbol Takımının tribünlerde ki şarkısı olmuştu:
“Dertlerimi zincir yaptım
Birbirine ekliyorum”

Sanki, yıllar öncesinin hatta dünün bugünü gibi geldi bu şarkıyı dinlerken bana.

Seslendiren de; ne fizikken, ne ses olarak değişiklik pek yok gibi.
Özellikle ses de hiç yok.

Nasıl oluyor? Otuz yıl sonra bile Selçuk URAL, aynı Selçuk Ural.
Yoruma kattığı farklılık hala fark ettiriyor kendini.

1945 doğumlu olup, Ankara Devlet Konservatuarı Trombon bölümünde okurken
İstanbul’a gelir yaz tatilinde çalışmak amaçlı.
Zamanın ünlü orkestraları ki oraya girmek hiç kolay değildir.
Şeref Yüzbaşıoğlu’nun orkestrasına girer ve ilk resmi müzik hayatı genç yaşta başlar.
Annesi oğlunun okumasını ister ancak zamanına göre çok ciddi paralar kazanmaktadır ve sevdiği işi yapmaktadır.
Bu arada İstanbul’da kalmaya karar verir. İstanbul Belediye Konservatuarı Şan Bölümüne kayıt olur.

Gündüz okula gider, gece Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası ile birlikte sahne alır.
Hem de Hilton’da.
Yıl 1965 dir.
O zamanlar İlham Gencer den tutunda birçok değerli sanatçının çok klas orkestraları olur.
Akşam başlarlar geç vakitlere kadar dans ve müziğin en kalitesi devam eder.

Yüzbaşıoğlu’nun yanından ayrılır farklı klupler de show dünyasına da adım atmış olur aynı zamanda.

İtalyanca bir parçaya Türkçe söz yazan Sezen Cumhur Önal’ın eseri ile ilk 45’liğini doldurur ve haftalarca şimdi ki deyimle TopOn da kalır.

Hayatına Müjdat Gezen,Perran Kutman ile birlikte Türkiye’nin ilk müzikal gösterisini katarak devam eder.

İlk müzikli kabarenin adı “ Bu iş de bir iş var”dır. 2 yıl devam eder gösteri.

Ve bu arada hafızalarımıza kazınan o güzel şarkılar doğar :
-Dertlerimi zincir yaptım
-Askerin Türküsü
-Anlat Arkadaşım
-Aşkım Mapushane
-Aç şişeyi Doldur
-Affet Ne Olur Beni
-Güle Güle Sana

1980’li yıllara gelindiğinde en zirve olduğu dönemde iş hayatına yönelir.Sonra 1987 de tekrar dönüş yapar.
“Serseri”diye bilinen albümü ile tekrar çıkış kazanır.
97 yılına gelindiğinde, bu kez nostalji albümü ile bizlerle buluşur.
Prodüktör olarak kendi şirketini kurar.

Lise yıllarında kurdukları müzik grubu ile radyo programları yapan, çok genç yaşta Türkiye’nin en seçkin orkestrasından teklif alan, fotoroman ve film de oynayan bu güzel yorumcu yakında bir müzik yarışmasında kendisi gibi eski dostlarla birlikte, jüri olarak görev yapacağı bilinmektedir.

Bu son şarkıda ki yorumu ile hala eskisinden hiçbir farkı olmadığının göstergesidir.

Yine yazıyorum kusura bakmasın kimse;
Ne varsa eski de
Müziksiz kalmayın…

Hiç yorum yok: