Hürriyet

16 Nisan 2011 Cumartesi

ADA'M...

Adanın taşlı yolları.

Bahar gelince ve güneş süzmeleri gönüllerimize nakış gibi işlenince,
Mimoza kokusu sarıverir içimizi.

Kalkan her bir vapurun içerisinden nice güzel, çirkin, dost, arkadaş, yerli, turist, kedi, kuş ne var ise tıklım tıkış doldururlar.
Merdivenlere kah pas pas olurlar, sırf o rüzgarı duyabilmek için.
Ya da camlara yapışırlar, sırf bir tutam güneş uğruna.
Kimi de denize bakar umutla.

Öğlen çoktan geçmiş, ada vapuru rahmetli Aykut Barka imzası ile süzülüyor benim cennetime doğru.
Cennet dediğim toprak, taş, güneş değil sadece.
İlk önce köpecikleri.
Bu adanın her canı sizi gelirken karşılar, giderken uğurlar.
Diğerleri daha yozlaşmıştır.
Bu nezaketi beklemek hayal olur.
Sırf onları görmek için bakarım, gemiciler halatı sallarken.
Öyle itina ile bakarlar; yolcuların telaşına şaşkınlıkla.
Ve bir çift göz ararlar. Yalnızlıklarına.
Arkadaş,dost,karşılıksız seven yüreklerine.
Hayatın yazı kadar, kışında da yapayalnız bir iskelenin koynunda beklerler.
Sadece sevgi için…Öylece.
Göz göze geliveririz dostlarla. Hafifçe göz kapaklarını indirir ve kaldırırlar.
Anlaşırız biz.

Diğerlerinin nerelere baktığı, neyle ilgilendiği beni ilgilendirmez.
Hafif hafif çıkarım yokuşu.
Her zaman sükunetin başladığı özel sokakları vardır adaların.Mesela bunlardan biri;
Öğretmen evinin tam karşısına düşen, yarı boyalı boyasız, yarı sahipli yarı sahipsiz ama her zaman güvenliği bulunan bu binanın ilginç hayvanlarıdır.
Bakarken başka bir dünyaya baktığınızı düşünürsünüz.
Huzur o binayı ve yakın çevresinin sarmıştır. Kaçamazsınız ve bakmadan asla gidemezsiniz.
Kedilerde bir huzur.
Keza köpeklerde.
Kargalar da salına salına yürürler orada sessizce.
Sonra bir bakarsınız, sarmaş dolaş.
Diğer yanda görevli kapı önünü süpürür.
İlginç manzaralardır, istisnasız her kedi huzurludur orada.
Tüyleri çok güzel ve zarifdir.
Onlardan ibret alasınız gelir, şu yalan dünyanın koşuşan rampasından bir an olsun soluk almak için bakarsınız ancak zaman geçmiş.
Dönüş çabuk gelir çünkü adalardan.

Ve usul usul dönüşü düşünmeden cennete koyulursunuz.
Sırf huzur için.
Denize mutluluk fısıldayıp, daha fazlasını bulabilmek için.
Ne varsa içten onları haykırmak için.
Dalarsınız belki bir an maziye.
O anda can dostun gelir masa altından “hoş geldin” der sana.
Masa üstünde ise en yakın dostların serçeler.
“Nerede? Benim ekmekler” der her seferinde.
Hızla alır kaçar.

Bunlar seni terk etmeyen hep vefalı dostlardır.
Ve sırf sen olduğun, sen tabiatı kavradığın için gelen.
Ekmek vermesen de, cennetteysen muhakkak masana uğrarlar.

Adaların güzel bir yalnızlığı vardır.
Tatlı tatlı vuran sıcaklığı.
Neleri unutturur?
Ya da neleri umut ettirir?

Denizin, yosunun kokusu.
Aşk gibi dolar gönüllere.

Taze bir bakıştır aslında adaya kaçış.
Ada, bir an kendini bulmaktır.

Denizin yüzeyinde gözükmekte olan o güzel taşlar misali esas yüzeye çıkıp yüzesin gelir.
Hayat sen, sen hayat olasın.

Yaşamak istemek için bir nefes mola yeridir.
Geçmiş bahar mimozalarını geçmişte bırakıp ada dan alınan yeni ilham ile gülleri açtırmaktır, yeniden sevgiyle…

Sezon başladı.
Şimdi fayton
Şimdi sevda
Şimdi tam zamanı.

Hiç yorum yok: