Hürriyet

3 Nisan 2011 Pazar

Kayıkçı...

Kayıkçı
Kayıkçı, kayığını kıyıya bırakmış.

Dün den kalan tüm, tüm birikintileri denize salarak;
Kayıkçı
Elleri nasırlı,
Yorgun.
Kalın kazağı arkasında, üşüyen ruhu var adeta.
Gözleri söylüyor her sefere çıkışta
Gizlice denize.

Gün batıyor,
Usulca kıyıda.
Diğerlerinden farklı bir yaşam sürüyor kayıkçı.
Telaşsız
Koşuşturmasız
Ve en önemlisi sahtesiz
Gerçek ve
Yalın.

Ekmeğini kazandığı su gibi
Tuzlu suyun panzehiri gibi kapatıyor acılarını kayığıyla her seferde ağır ağır rotasında.
Kayıkçı,
Saç, sakal umurunda değil.
Surete değil ruha yansıyana bakmakta.
Yakamoz misali.
“Kim ki gece denize baktığında ayın şavkını görebilirse;
Ancak dünya gözü ile de gerçeği görebilir”diyor
Kayıkçı.

Kayıkçı
Kürekleri ile pervane,
Suya hasret.
Denizi ile kardeş,
Sessizliğin sesinde ilerler, gün basmadan şehre
O ağırlık inmeden derine
Usul usul çeker küreklerini,
Sabırla
Ya Allah
Ya Bismillah

Vira Vira demir alır kimi zaman, zamanlardan
Hayata hiçbir borcu olmadan sularla dansa dalır…
Taka taka taka …
Motoru ile ses bırakarak ardından,
Kısmetlere salınır.

Hiç yorum yok: