Hürriyet

6 Nisan 2011 Çarşamba

Usulcacık...

Usulcacık,
Gözümü aralıyorum;
Hala, uyku üstümde ki ağırlığını hissettirmekte.

Başı sol omzuma dayalı,
Ne zaman geldi?

Kollarıma sığınmış gibi.
Elleri, sağ elimin üzerinde.
Uyumuş,

Teslim olmuş kollarıma.
Bedeni öylece savunmasız bana teslim.

Saçlarını okşuyorum önce usulcadan;
Sonra alnını kokluyorum,
O güzel,
Hayat da başka hiçbir yerde duyulmayan kendine has kokusu sarıyor içimi.
Dünyam doluyor
En zengin kadınım ben şimdi.

Gözlerim doluyor,

Bunu biz mi yaptık ?
İkimiz…

Bana göre hayatımda ki en başarılı iş.
Peki, bunu daim edebilecek miyim?
Onun usul usul nefesi kadar heyecan verici.
Bu düşüncem.

Beyaz giymiş,
Saçları siyaha dönük gibi.
Uzun kirpikleri var.
Usulcacık aralıyor gözlerini,
Bir yandan da önce ağzını büzerek sonra esnerken
Artık sayamadığım bakışımız doğuyor yeniden dünyaya.

Ne çok seviyorum seni.
Ne çok
Bilemezsin.

Şu an dünya yok,

Ben yokum,

Sen den ziyade her şey haram bana.

Sen, yanıma gelmeden dünyayı tanımamışım meğer.
Tüm gözyaşlarım boşunaymış.
Geçip giden tüm boşa zamanlar.
Seni, nerelerde unutmuştum ben.

Peki, görebilecek miyim ilerleyişini,
Beraberliğimizi.
Hayat da yol alışını.

Yatağımızda başbaşayız sonunda işte.
Senle…

Sen;

Nur’um
Efem
Paşam
Canımın cananı…

OĞLUM…

Hoş geldin
Dünyamıza
Yuvamıza

Sensiz geçen tüm eksik zamanlara inat, doya doya sevelim birbirimizi.
Doya doya yaşayalım, paylaşalım dünyayı.


NOT: Dün gece, rüya ile hayal arasında hissettiğim bir an için, tüm gerçek anneler adına
yazılmıştır. İlla Mayıs ayına girmeye gerek yok.
Analık, başka bir şey. Öte cümleye gerek yok. Anlayan anladı.

Hiç yorum yok: