Hürriyet

24 Nisan 2011 Pazar

LALE ZAMANI...

Günün ilk ışıkları beni Sultanahmet’e götürüyor.

İçimden gelen sesi dinleyip de geldiğim bu alan, dünya üzerindeki çok başarılı imparatorlukların toplanma yeri.

Yüzyıllar geçmiş olsa da hala güç kendini hissettirmekte.


Sanki,
Dünya burada bugün
Lale Festivali Şenliğinin güzel Türk Musikisi ezgileri arasında; Topkapı Sarayı giriş kapısına hemen hemen yakın yerden, inanılmaz neredeyse kendi etrafında beş altı tur atacak kuyrul eğer bugün bitebilirse Ayasofya’yı ziyaret edebilecekler.

İçimdeki ses bana buraya gelmemi söyledi.
Onlara söylenen de bu olmalıydı. Yoksa bedava hediye dağıtıyoruz deseler bizimkilerden başka koşacak düşünemiyorum.

At meydanı ve meydan alabildiğince dolu sabah saatlerinde.
Üstü açık otobüsler ile kısa bir İstanbul turu yapmak isterseniz kırk lira.

Yok, benim gibi tabanına güvenen ve gördüğü her manzarada bir anlam bulacağına inananlardansanız.
Ne çıkar ise bahtınıza.

Bir yerde macuncu.
Diğerinde mısırcı.


Ayasofya’da ufak ufak adımlarla Topkapı Sarayına doğru ilerliyorum. Aynı kalabalık orada bilet beklemekte. Sadece avluda kısa bir gezinti bile içime huzur veriyor nedense.
O ihtişamı, gücü hissedebiliyorum.
Huzur var sanırım zenci ancak Fransızca konuşan, Yunanlı,İspanyol,İtalyan,Amerikalı hepsi
bizi merak ediyor.
Hala Türkiye dillerinde.
Avlunun biraz ilerisinde sağda bir müze hazineleri eşyalar adı altında bir mekan oluşturulmuş.

Eğer, İstanbul’un her ana yaşamakta olduğumuz keşmekeşinden bir an olsun sıyrılmak isterseniz burayı kesinlikle tavsiye ederim.
İçerisi çok geniş bir mekan olmamakla birlikte. O kadar güzel hediyelik eşyalar var ki.
Sadece kendiniz için bile düşünebilirsiniz.
Ve çok güzel müzikler size eşlik etmekte sergi boyunca.
Hemen o müziği satın alıyorum.
Nedendir bilinmez benim içime aşk verdi, huzur verdi, mutluluk verdi.
Enteresan tasarım kolyeler, bardaklar, önlükler.
Her yer İSTANBUL…

Aşığım İstanbul’a yaşa yaşa bitmiyor.
Her semti, her zaman dilimi başka çağırışlara sebep oluyor ruhumda.
Bana zenginlik katıyor.
Beni kültürü ile harmanlıyor.

Susa susa gelseniz.
Konuşa konuşa gidiveriyorsunuz.

Kendimi Mevlana kitapları arasında buluyorum bir an.
Ne güzel yapmışlar mini kitapçıklar…
O sözler beni etkiliyor :

“Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış.
Oysa, önünde yüzlerce dağ var.”

Ve Bomba
“ Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler”

İstisnasız her şey çok güzel tasarlanmış.
Tebrik ediyorum ve belediyeye mi ait olduğunu, daha doğrusu kimin işlettiğini soruyorum.

Bilkent Üniversitesine aitmiş.
Şahane !

Hafif hafif avludan aşağıya doğru sağa doğru yine arkeoloji müzesi hizasından iniyorum.
Oranın giriş kapısının da diğerlerinden pek farkı yok.
Dümdüz yokuştan inip Gülhane’ye varıyorum.

Leman Sam’ın şarkısında ki mısralar gibi:
Tanıdık bir yüz aradım…
Eskiden

Tanıdık bir mekan, bir yer aradım.
Ayaklarım neredeyse geri geri gitmek üzereydi.
Nerede kuklacılar?
Nerede korkarak yanına yaklaştığımız hayvanat bahçesi?
Gülhane olmuş, Lalehane.
Bir çıplaklık bir anlatamadığım bir atmosfer hakim buraya.
Yıllar var ayaklarım basmayalı.
Liseden mezun olurken Resim Öğretmenimiz getirmişti.
Bir bira içmiştim de başım dönmüştü.
O gün bugündür, ne zaman bira içsem hemen sarhoş olurum.
Çok mutlu olduğum ve bir yandan huzur ile hüznün dans ettiği.
Bir daha bu an.ların asla dönmeyeceğini bilerek ağladığım gözyaşlarımın gülümsemeli mekanı.
Neyse, ilerlemeye karar veriyorum.
Biraz ileride laleler arasına yatıp fotoğraf çektirmek isteyen hanımı düdükle bir görevli uyarıyor.
Evlenen çift gibi kavak ağaçlarının tepelerinde tam kestiremediği ancak martı gibi öten Leyleğe benzeyen kuşlarda yuva kuruyorlar ağzında ki dallarla.
Doğa eşitleniyor.
İnsan ve börtü böcek ne varsa.
Değişmeyen ne kalmış olabilir Gülhane de?
Bir tek değişmeyen çıkış tarafı yani Sarayburnu kısmına açılan kapıdaki direkte dalgalan ve ilelebet dalgalanacak al bayrağım ve çay bahçesi.
Çay bahçesini bulabilmek bile beni gülümsetti.
Geri dönüş yoluna geçtiğimde bir gelin ve damat aynı laleler arasında fotoğraf çektiriyorlar.
Stüdyo yerine bu alanı, sevgiyle tercih etmişler.
Aynı görevli bu kez düdük çalmıyor.
Aşk ve sevgi ne güzel bir duygu.
Yaşanası, yaşanması gereken ve sonsuz olması gerekli bir güzellik dünya da.
Eğer bunun kıymetini bilen insan ile berabersen zaten bu otomatik gerçekleşiyor.
Ben, biz ve bütünlük.
O zaman evren de farklı davranıyor sana.
Her şey güzelleşiyor.
Olmaz dediklerin olduruluyor.

Güzel güzel ve gülümseyerek ilkokuldan, liseye hayatımızda güzel an.ların paylaşıldığı bu mekandan çıkıp, sol tarafta bulunan Soğuk Çeşme Sokağına doğru ilerliyorum.
Rahmetli Çelik Gülersoy’un eski yapıları yeniden hayatımıza kazandırdığı muhteşem sokaktır.
Birde yıllardır gitmek istediğim Fransız bir restorandı vardır biraz ileride.
Kısmet bir gün inşaAllah.
Yavaş yavaş ilerleyip tekrar Topkapı Kapısına doğru geliyorum.

Meydana kurulmuş fiskiyenin karşısına oturup diliyorum.
En güzeli.
Tüm evrene.
Ayasofya önünden Lale’lerimi satın alıp yola koyuluyorum.

Ne zamandır yürümediğim için kaslarım ses veriyor.
Mutluyum.
Huzurluyum.

Bir gün birisinden niye bana çiçek almıyorsun demiştim.
Gülümseyerek hatırlıyorum.
-“Çiçekler yerinde güzel, ne gerek var”. demişti.

Hayat, senle biraz da aynı bakabilenler ile güzel.
Bakmasa bile denemeyi becerebilen.
Bu dost, arkadaş, eş herkes için geçerli.
Yani sana huzursuzluk veriyorsa uzaklaş.
Daima gülümsemek için, geriye değil hep ileriye sevgiyle bakarak o zaman yol alıyorsun.
Hiç acı çekmeden.

O zaman hiç düşünmene gerek kalmıyor
Anlıyorsun arada ki bakış farkını.
Görebilmek de güzel.
Yani
Ben bugünü böyle geçirmeyi tercih ettim.
Sen, evde oflaya puflaya belki hiç sevmediğin bir dostla.
Siz okey taşlarıyla.
Onlar vapurlar yahut trenle esen rüzgarda.
Netice de neyi istiyorsan onu yaşamalısın.
Mutlu olmayı tercih ederek,
Ve ben bugün,
Her şeye rağmen mutluyum.
Mutlu bir günü tercih ettiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Huzurluyum.
Çok şükür.

Çok şükür, kokuyu alabildiğim
Gözlerimle çoğu insanın fark edemediklerini görerek
Tebessüm ederek,
Bana bunları katan uzuvlarıma şükran duyarak.

Hayat, güzel daha ne diyeyim.
Sizde kendinize göre tadını çıkarın.

Hiç yorum yok: