Hürriyet

12 Şubat 2011 Cumartesi

SEVMEK...

Sevmek…

Sevmek,ne güzel bir eylem
Yahut ne güzel bir duygudur.
İçinizde hissettiğinizde başka oluverirsiniz aniden.

Sevmek,bir kağıda can verir ellerinizden
Sevmek,bir ağaca boy verir diktiğiniz fidandan
Sevmek,kumrunun gözlerinde büyümektir bazen
Bir ada sahilinde martıdan kurtarmaktır ellerinizle.

Sevmek;bir insana can verir, birleştirmeye değer buselerinizle buluştuğunuz o insanla.
Sevmek,siyahı beyaza çevirir bazen
Sevmek,gökkuşağı olur kimine.
Bir köy kahvesinde demli çayın tadı gibidir bazen dudaklarınızda.

Sevmek,nefes verir umutsuza
Sevmek,yoldaş olur bir ere bekleyen ilk mektubunda.
Sevmek;kodeste paylaşılan bir tepsi baklavadır bazen yarına çıkıp çıkmayacağını bilmeden.
Bir boş kumsalda özgürce,çıplak ayaklarla dans etmektir.Çığlık çığlığa.

Sevmek,el vermektir düşene bazen
Sevmek,yaralanacağını bile bile avcıya yem olabilmektir.
Sevmek,söylenmemiş dizelerde asılır kalır bazen.
Bizler çocuk düşlerimizden yaptığımız uçurtmalarla salarız göklere muratlarımızı renk renk…

Sevmek, ne güzel ve ne zor bir iştir aslında.
Adam gibi sevmekten kast ediyorum.
Çocuk yürekte adam gördüm mesela ben.
Bazen yetmişinde nasır.
Ne enteresan bir dünya
Ama sevmekten başka yol yok, bunu çok iyi biliyorum.
Her şeyi başı,aldığın nefes kadar gerçek .
“SEVGİ”.

Hazır sevgililer günü gelmeye yüz tutmuşken,
Aklıma düştü,
Bundan tam beş yıl önce onlarla buluştuğumda ki hislerim.

Kastamonu da bir köy okulunda ki onbir tane cimcimeden bahsediyorum.
Ben ne zaman kendimi yalnız ve üzüntülü bulsam,
Yüreğime onların bakışları,sözleri,hareketleri geliverir birden.

Bir abim var benim, ismi Ömer.
Öz değil ama gerçek bir dost.
Okumayı ve müziği çok sever.
Biz onun evinde “dergah”deriz.
Kapıdan girince İstanbul Halk Kütüphanesine gelmişsin sanırsın.
Bir mevzuumu var ortada kafasına takılınca, hemen kalkar kütüphanesinden buluverir.
Bir yandan ney dinler.Yahut başka hoş müzikler.
Diğer yanda rakısı durur.

Çoğu kez rahmetli babama benzetirim onu.
Olaylar karşısında sükûnluğunu ve sonunda noktayı koyan cümlelerini.
Çok tatlı bir eşi ve iki çocuğu vardır ama onların dünyası dostlarıyladır.
Bir gün hararetli yine benim yardım amaçlı gittiğim bu okul anılarımı,çocukların bana yaptıkları özel süslemelerle hazırladıkları mektuplarını anlatıyordum.
Nasıl heyecanlı heyecanlı.

Seslendi bana,elinde sigara.
-Tamam da.Bunlar seni niye seviyor?
!
Durdum.Şaşırdım.
Nasıl? Neden seviyorlar işte, bilmem hediyeler hoşlarına gitti.Çocuk onlar küçücük dünyalarında kocaman sevgi veriyorlar ve asla benden bir şey istemiyorlar.
Sadece sarılıyor,kokluyor çekine çekine gelip öpmek istiyor.Ve bana anlatıyorlar.

-Yaw anladım tamam işte NEDEN SENİ SEVİYORLAR!
Bak,kendin söylüyorsun senden hiçbir şey istemiyorlar.Peki ,neden seviyorlar?

Öylece bakıyordu bana ben onlardan ayrılırken,tam kapıda çıkarken sarf ettiği bu cümleler karşısında.Bende ona baktım.
Uzun uzun düşünmüştüm.

Şimdi yine düşündüm.
Çocuk saflığı muazzam bir şey.
Art niyetsiz.
Katıksız SEVGİ.

Büyüdükten sonra,bize gelenlere bakın.
Ya çıkar
Ya şehvet
Ya intikam
YA PEKİ SEVGİ!…

Bir dezavantaj olarak karşılığını görsem de, gerçekten sevgimi göstermekten çekinmedim.
Sevdiklerime sıkı sıkı sarıldım,gülümsedim,nasılsınız?Dedim.
Ve her iyiliğin karşılıksız kalmadığı gibi muhakkak yanlış anlaşıldım.
Oysa ben sadece yüreğimi sermiştim.
İnsan büyüdükçe kirleniyor dünya.

Ve gerçekten ne zaman sıkılsam,
Üstüne üstlük yalnız hissetsem…
Bir candan sarılışa hasret kalsa kollarım;
O çocuklarımı anarım.

Ve Ömer Abimin bana sorusunu?
“Peki,tamam da Seni Neden Bu Kadar Seviyorlar?”

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ilgi gösterdiğimiz için biz onları sevdiğimiz için belkide...yada sedece sevmek istedikleri için.ve dediğiniz gibi büyüyünce kalmıyor hiçbiri.şarkıda olduğu gibi "biz büyüdük ve kirlendi dünya"