Hürriyet

13 Şubat 2011 Pazar

HUZURLU BİR GÜN...

Huzurlu Bir Gün…

Yarın SEVGİLİLER GÜNÜ mü? Olsun.
Ne yapalım yani?
Ben gibi SEVGİ’yi bir güne tıkıştırıp,ambalajlaştırıp sunamayanlar için ASLA DEĞİL.

Hani böyle her şeyi boş verme hali vardır,fazlası zarardır ancak bunu ilk kez denedim.
Gayet hoş oluyormuş gerçekten.
Yarın istifamı verirsem şaşırmam.

Sabah özellikle geç kalktım,
Dün gece den telefonumu kapattım.
Gerine gerine zorla kalktım,
Sultanlara layık, Allah ne verdiyse bir sofra hazırladım kendime.
En önemlisi sofrada kızarmış ekmek olmasıydı, kepeklisinden.
Ağır ağır yedim kahvaltımı.
Hafiften müzik eşliğinde, demli ikinci bardak çayımı en güzel fincanımda içtim.
Telefonumu açtım.
Abim aramış.
Öylesine oturdum dün temizlik yaptığım evimde.
Sakin,sükun,koşturmasız.
Oh be ne güzelmiş…
Ne çok hasretmişim sadeliğe.
Kalktım kuaförüme gittim,
Saçlarımı kestirdim.
Yolda apartman merdivenlerine oturmuş ve tartışmakta olan iki kız,bir erkek çocuk gördüm.
Oğlan: Yaw adam gibi gezip gelecektik ne güzel günü kutlayacaktık.
Sevgilisi: Ne kutlama ama!
Diğer kız: Niçin kıza böyle davranıyorsun?
Oğlan:Ne davranıyorum hep kendi yapıyor.Seviyorum işte! Adam olsun o da.
Sevgilisi (Bağırarak ve Ağlayarak):Ne sevgisi,ben böyle sevgi istemiyorum.Bu mu sevgi dediğin.
Diğer kız: Bak yapma böyle, istemiyorsan başka birini bul.
Oğlan:Yaw.Seviyorum işte anlamıyor musun.SEVİYORUM!
Sevgilisi: İstemiyorum seni de sevgini de.

Sokak bağrışmalarından inliyor, dolayısı ile yürürken herkes kolaylıkla duyabiliyor.
Muhtemelen, on beş yıl sonra bu sözleri hatta birbirlerini bile hatırlamayacaklar.
Rahmetli Abdullah Yüce’nin güzel yorumu ile seslendirdiği şarkı geliverdi aklıma apartmanın kapısını açarken :

“Bu ne sevgi ah bu ne ızdırap
Zavallı kalbim ne kadar harap
Nasibim olsun bir yudum şarap
Sun da içeyim yârin elinden

Al şu kadehi yasla doldurma
Düşürme yeter gönlümü gama
Grubun rengi vurmadan cama
Ver mezesini tatlı lebinden

Bahtım sarılmış simsiyah tüle
Yaşlı gözlerle yalvardım güle
Uzak kalırsan bana acele
Selamlar gönder seher yeliyle”

“GRUBUN RENGİ VURMADAN CAMA” ŞU SÖZÜN DERİNLİĞİNE BAKIN…
Sen gülümserken, o gülümsemiyor yahut denemiyorsa
Sen onun için gitmelere kalktığında; senin istediklerin, ona zulüm oluyorsa.
Sen kahvaltı ederken o uyuyorsa,
Sen sarılmak isterken o itiyorsa,
Sen bağırırken o susmayı bilmiyorsa,
Sen o dediğinde, o sen diyemiyor ve bir “biz”de buluşulamıyorsa,
İlk dertleşeceği dost sen değilsen.

Ve tüm beraberlikler için söylüyorum:

Birbirinizin gözlerine bakmıyorsanız.
“Seni Seviyorum”sözcüğünü naftalinli sandıklara kapattınızsa ve sırtlarınızı birbirinize vererek uyumayı tercih ediyorsanız.

Her şeye ama her şeye rağmen
Bir ortak payda da buluşabilmeyi denediyseniz
Biri kabul ediyor ve diğeri etmiyorsa

Geçmiş olsun!

Bana mı ne olsun.
Ben, sevgi adına en büyük sevgilim ile buluşup benle kahvaltı ettim.
Sonra beraber dertleştik.
Onu dinledim.
Hasretlerini yerine getirmesini için yol gösterdim, destek oldum.
Git, bir değişiklik yap önce kendine ve her hücrene dedim.
Dinler gibi oldu. Artık gerisini bilemem ona kalmış.
Beni çaya davet etti.
O çay demlerken ben bunları yazıyorum.
Duymasın kızar belki.

Sevgililer Gününüz Kutlu amma;
HER GÜNÜNÜZ SEVGİDEN YANA OLSUN.

Hiç yorum yok: