Hürriyet

25 Şubat 2011 Cuma

KADIN'ım...

“Kadın insanlığın özü, esası, ruhudur.
Kadın hayat demektir, memat demektir. Mazi, hâl, istikbâl demektir.
Kadın sefil olursa insanlık alçalır…”
Fatma Nesibe Hanım ( Sosyolog / Tarihçi belki de o zamana göre Feminist)

İstanbul Şehir Tiyatrolarında sergilenen oyunun adı:
“KADIN HAYATTIR
MEMATTIR KADIN”
Cuma akşamı izleme fırsatı buldum.


Tanzimat, Osmanlı ve Cumhuriyet'e geçişte; çok zor şartlarda, hep eşiklerde yer alan kadınların kısa geçiş hikayeleri ile izleyiciye, bize anne, sevgili, yâr, dost, arkadaştan öte önce birer birey olduklarını anlatmak istiyor.

Sahne tasarımı oldukça sade ve güzel.
Önce bir top dönmeye başlıyor.
Buradan bir dünya olduğunu anlıyorsunuz.
Her bireyin kendi dünyası,ne yazık ki kadınların özgür olmayan hayatı.
Döndükçe dünya;
Biz kadınların yaşamsal mücadeleleri,nefes alamayışları,durgunlukları,bir o kadar coşkuları.
Hayatını ortaya koyduğu aşkları…
Var olmak adına
Yok olmamak için kendini ispat etmek için; o kurallar bütününden,gerekli gereksiz inanç duvarlarından çıkması gerekiyor.
Yırtması gerekiyor sahtelikleri.
Öz olmalı,her kadın annelikten,sevgililikten,yarlikten önce KENDİ OLMALI.

Arkalarına bağladıkları erkek maske ve kostümleri ile oturuyor ve konuşuyorlar.
Genel olarak; ahlak, toplum değer yargıları, kadını okutma okursa azar, kadın ne bilir sözleri.
Dünya her ne kadar milenyuma girmiş olsa da, beyinler ortaçağda kaldığı için hatta bazı yerlerde taş devri.
Kadının sırtına bağlanmış yükler.

2009 yılında çıkarmış olduğum ilk şiir kitabım; hatta öyle demeyelim prematüre doğum diyelim,topaç beklenen geciktiği için acele ile yapılmasına gerek duyulmuş kendime ait bir şey içine almıştım onları.
İlk kadın şairlerimiz. Onlara vefa borcuydu; onları unutmak istemedim.
Yaşadıkları, hissettikleri ile onlar da bizim şu an var olduğumuz zaman dilimi gibi onlar da geçmiş zamana göre yaşadılar.
Hiç şüphe yok ki şartları bizlere göre çok daha ağırdı.

İşte bu oyunda da sırasıyla:
Leyla Saz (İlk Kadın Bestekarımız)
Nigar Hanım (Batılı anlamda eserler veren ilk kadın şairimiz)
Fatma Aliye (İlk Kadın Romancımız)
Mihri Müşfik (İlk Kadın Ressamlardan)
Zerrin Bölükbaşı (İlk Kadın Heykeltıraş ki kendisinin yaşadığı öğreniliyor, yazar tarafından ziyaretine gidiliyor ancak hastalığı nedeni ile sadece akrabaları ile görüşülebiliyor ve 2010 yılında provalar sırasında vefat ediyor)
Tüm bu örnek ve öncü kadınlarımızın ortak noktaları çok genç yaşta evlenmeleri, hayatlarında çoğunun babası, yakın dost kaybından sonra küsüşleri.
Hep terk edilişleri, sonsuz yalnızlıkları.

Hem milliyetçi,
Ve vatansever.
Her yaptıkları ile örnek olan ve örnek alınan.
Hep bir şeyleri öğretebilme telaşında,
Yalnız eğitime aç.
Tutku dolu iflah olmaz aşık.
Yol gözleyen sadık.
Kalemini kullanırken sadece yüreğinin sesini dinleyen sanatçı.

Çok başarılı oluşları ve sonunda ne kadar yalnız kaldıkları anlatılıyor.
İflah olmaz romantikler
Yalnız akşamların katıksız kadınları.
Ellerinde son kalan albümleri içerisinde solmuş fotoğraf kareleri ile kimi geçen son elli yılının yalnızlığında,kimi terk edip çocuklarından kalan biri ile ömür sürmekte,kimi sadece kendi.
Yapayalnız yok olmuşlar zamanlara…

Kadınlarımızın yaşamış oldukları zamana göre çok da önemli bir konu olan, bir bayanın makale veya şiir yazması üstelik bunun o zamanın önde gelen dergilerinde yer alması.
Onların bu teklif karşısında varlıkları ile hep anlam katmaları.
Tekliflere verdikleri cevaplar slayt ile görsel olarak geçip, ardından seslendirilince Hürriyet Ailesine buradan teşekkür etmek bir borç duygusu doğurdu bu gece bende oyunu izlerken.

Bana ve ben gibi hanım arkadaşlara fırsat verdiğiniz için buradan tekrar teşekkür ediyorum.

Netice itibari ile;

Kadınlarımızın çok önemli ve bunun kadar önemli olan ikinci olgunun eğitim, bunu da yine onların vereceğini dile getirmeye çalışan bu bir saatlik, bir perdelik oyunu muhakkak izleyin derim.
Oyun sıkmıyor, akıyor.
Çok sade…

En azından bu değerlerimize bir vefa borcu olarak; kadın oyuncularımızı alkışlamak o salonları doldurmak güzel bir insani davranış diye düşünüyorum.

Ve yine düşünüyorum güçlü kadın neden yalnız kalıyor ya da yalnızlığa mahkum ediliyor/ediyor kendini.

Güçlü kadın,güçlü erkek arıyor karşısında sanırım.
Güçten kastım yatakta iktidar sorunu olmayan
İş yerinde masaya yumruğunu vuran
Değil.

Aynı düşüncede olmasa bile; dinlemeyi bilen.
Öz olabilen öz kalabilen

Kadınım…
Köyde nasırlı elleriyle,
Sahnede bin bir maske ile,
Hastanede çocuğunun gölgesinde,
Askerde ki erinin mektuplarında,
Nazım’ın yahut Atilla İlhan’ın düşlerinde,
Kadınım…
Volkan Konak’ın nağmelerinde,sesinde…
Namus hatırı,
Sevda yarası değil,
Anamın öpülesi elleri gibi ak
Sevdamın öpülesi anlı gibi pak
Kadınım…

Artık değerin bilinsin yeryüzünde…
Buna her şart da değensin sen.
Kıymetlim…

Kadınım…



Yazan: Sema Keçik, Arzu Işıtman
Yöneten: Sema Keçik
Dramaturg: Arzu Işıtman
Sahne Tasarımı: Sabahat Çolakoğlu
Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı
Müzik: Aytekin Ataş
Koreografi: Cihan Yöntem
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Efekt Tasarımı: Metin Taşkıran

Oyuncular
Bensu Orhunöz, Mahperi Mertoğlu, Rozet Hubeş, Şehnaz Bölen Taftalı, Özge Midilli
NOT : OYUNCULARIN HEPSİ ÇOK GÜZEL YALNIZ BİR KADIN VAR Kİ ONU ESKİDEN BERİ DİĞERLERİNDEN AYRI TUTARIM.DURUŞU,SESİ OYUNA HAKİMİYETİ,ROLE VERDİĞİ GERÇEKÇİLİK İLE HEP BENDEN DAHA FAZLA ALKIŞ ALMIŞTIR.
SEVGİLİ ROZET HUBEŞ
ONA DAHA DA BİR ALKIŞ…BAŞARILAR.

Hiç yorum yok: