Hürriyet

6 Şubat 2011 Pazar

O Gerçek Bir Aktör

Meşe ağaçlarıyla ve karla kaplı bir orman içerisinde;bir araya gelen iki adamın konuşmaları sonunda izlediğimiz film,yine onların aynı mekanda buluşmalarıyla son buluyor.

Barceona’da geçmekte olan hikayede bize her şehrin arka sokakları gibi oranında gerçek yüzünü sergiliyor.

Afrikalı ve Çinli ailelerin,ülkelerinden kaçıp hiç uğruna yok oldukları şehirlerdeki kayıp hikayelerini bize aktarırken;diğer yanda hayat şartlarının da etkisi ile kaybolmaya yüz tutmuş bir başka aile dramını da sindire sindire işliyor seyirciye.

Yönetmen ve senaryo yazarı Meksikalı,oyuncu İspanyol yaklaşık 15 dakikalık ara dahil 2,5 saat de bitiveren bu film tam sanatsal nitelikte.

Kimilerine göre sıkıcı gelebilecek hikayede; oyunculuk,yer,kurgu çok güzel işlenmiş.
Zaten filmi başından sonuna size izlettiren,bence dünyanın en yetenekli aktörlerinden biri diyebileceğim Jawyer Bardem.
Jawyer Bardem, “İçimdeki Deniz”filminde ki performansı sonrası umarım bu roller ona da yapışmaz yine hasta bir adamı canlandırıyor.
İçimdeki Deniz de hayatın felsefi camına perde olan replikler sizi uzun süre düşünceye alıyordu.Sindirmesi zaman alan bir film.Hatta izledikçe daha da keyif alacağınız bir film.
Öğrenecekleriniz daha da netleşiyor adeta.

Uxbal adlı öteki dünya ile bağlantı kurmayı biraz başarabilmiş daha dosğrusu mistik yetenekleri olan; ölülerin son yolculukları sonrası ruhlarının huzura kavuşması için o morg gibi oda da onlarla yalnız kalan,konuşan,dinleyen,gitmesine yardımcı olan ve bundan para kazanan bir karakter.
Eşinin manik depresif halleri ve alkol sorunu yüzünden iki çocukla beraber ailesini korumaya çalışan muhteşem bir baba.
Barcelona’nın arka sokaklarında yaşamlar devam ederken,onlara iş bulan polisle arada süzgeç görevi oluşturan; bir zenciyi kurtarmaya çalışırken hapse düşen.
Kan işeyen ama bunu kimselere söylemeyen ilerlemiş bir kanser hastası.
Tüm olumsuzluklar içerisinde;hala seven ve bir şeyleri kurtarmaya,düzeltmeye yürekten inanmış bir adam.
Durumunu anladıktan sonra ruhani olarak anlaştığı bir hanıma gittiğinde “ ölmek istemiyorum”diyor. Kadında “biliyorum ama öleceksin görüyorum ve ne yazık ki elimden bir şey gelmiyor.Lütfen zamanının az kaldığını biliyorsun yarım kalan işlerini tamamlar sonra huzursuzluk veriyor biliyorsun”dedikten sonra biriktirdiği paralar ile yapmak istedikleri iyiliklerle,yanlışlıkla sebep olduğu toplu ölümle sürüklenen ve sonunda hiç tanımadığı babasına eğer mezarlığı verirlerse inşaat yapılacak dolayısı para alacaklar bu yüzden abisi ile morgda açılan mezardan yıllar sonra babası ve eşyaları ile yüzleşmesi.
Filmin sonuna doğru birbirlerine hiç benzemeyen iki kardeşin bardaki sahnesi. Bardem’in eve döndükten sonra alkollü sergilediği performans.
Ölürken kızı ile yüzleştiği bölüm
Kızı yanına geldiğinde artık biliyorum bana yalan söyleme baba gitmeni istemiyorum dediğinde:
“Ben de istemiyorum.
Gel,yanıma.Bak gözlerimin içine ve sakın unutma.”
Sımsıkı sarılışı.

Film de dört dörtlük bir performans.
Tabiri caizse koparıyor sizi.

Sanırım yönetmen de filmi babasına adamış
Film biterken de “Güçlü ve güzel meşe ağacı gibi babama” diye noktalıyor.

Oscar da ödül verirler mi bilmem.
Zaten her filmi oscarlık olan bir oyuncu için bunlar fas fiso geliyor olmalı.
Çünkü tahminim Jawyer Bardem de sadece oyunculuğuna,yaptığı işe bakan bir adam.
Çok mütevazi. 1969 doğumlu, seneyle ilişiklimi bilmem mesela benim gibi onunda ehliyeti yok düşünmemiş,ihtiyaç hissetmemiş.Şunu yinelemek istiyorum doğal yaşam arayan ve onun için çalışan bir adam gibi geliyor hep bana. O yüzden ki bu başarısı.Ve bu sene baba oldu.Umarım Penepole Cruz ile müşterek çocukları onlara uğur getirir.

Hep söylüyorum yine yazacağım ben otorite değilim ancak kişisel yorumum izlemekten zevk aldığım bu adam. Sizi filme alıyor bana göre dünya da rahmetli Antony Quinn’den sonra (fizik olarak da çağrışım yapıyor) gelmiş en büyük yetenek. Onu izlerken Zorba The Grek de nasıl Yunanlı ise Çağrı da o derece Hz.Ebubekir olabilen bir oyuncu,aktördü.
Bence eli şimdi Jawyer Bardem de.
Dilerim en güzel güzelliklere ulaşır. Bunu tüm kalbimle diliyorum.

Arşiv yapın bu adamı arada izleyin derim.
Türkiye de kim derseniz tek isim var. Onu da izlemeye hasretiz.
Sayın. Taner Birsel.

4 yorum:

Deli Anne dedi ki...

Javier Bardem delisiyimdir ben de.. nerdeyse tüm filmlerini izledim aynı aşkla ve şevkle.. Ve tespitiniz ne kadar doğru ne kadar yerinde.. hatta içimde var olan ama çıkaramadığım bir tespit olmuş hem de.. Anthony Quinn ve Javier Brdem ham de Zorba ile ..

Adsız dedi ki...

çok güzel anlatmışsınız merak uyandırdı bende ama filmin adını kaçırdım mı acaba yoksa "zorba" filmimi izlemedim ama izlemek isterim beni aydınlatırsanız sevinirim ...

DuruName dedi ki...

Merhaba Dostlar
Mekanıma Hoşgelmişsiniz :)
Öncelikle sevgilerimi sunuyorum.
Anne miz tanıdığı için mesele :) yok.
Çocukca için bahsedeyim benim anlatmak istediğim film, şu an gösterimde olan BIUTUFUL ama ev de izleyebilirsiniz.Sanatsal ağırlığı fazla olduğu için sinema da fazla kalmaktan hoşlanmıyorsanız diye bu notum bulunsun.
Zorba ya gelince;
Siyah Beyaz bir filmdir 1964 yapımıydı sanırım.
Yunanistanın aykırı yazarı Nikos Kazantzakis'in eserinsen uyarlanan bir yapım olup başrolü Antony Quenn oynamıştır.Benim ideloümdür.
Çok önemli bir aktördü. Rahmetli oldu. Muhakkak izlemenizi imkanınız var ise kitabını da okumasınız tavsiye ederim.
Eğer felsefe seviyorsanız yorumlarken çok fazla özgür olma isteği ve yaşamı sorgulamaya daha farklı bakıyorsunuz.
Şu Yunan Tavernalarında sözde çakma gösteriler de bu filmin müziğidir ve Yunan ezgilerinin yayılmasında etkin rol oynamıştır.Film seviyorsanız Ouinn in tüm filmlerini tavsiye ederim.
Gözler,beden her yeri aktör...
Tekrar Hoşgeldiniz

Adsız dedi ki...

çok teşekkür ederim hoşbulduk.kesinlikle izlemeye çalışıcam sevgiler...