Hürriyet

17 Haziran 2011 Cuma

Meğer...

Dün gece, ay tutulurken,
Birleşti tüm bilinen ve bilinmeyenler…
Meğer,
Ben senin elini tutmayı özlemişim.

Şöyle bir alan düşün,
Her yer yemyeşil…
Ve sen
Ve ben
Vermişiz sırtımızı otlara, uzanmışız boylu boyunca.
Kollarımızı, bedenlerimiz gibi açmışız doğaya.
Ben sana anlatıyorum
Ve
Sen bana…

Susamışız biz konuşmaya.
Paylaşmaya.

Ve sevgilerimizi açmışız birbirimize.
Dün gece, yüzyılın en büyük ay tutulması gerçekleşirken
Çarptı kalbim birden
Seni düşünürken,
Anladım ki ben,
Seninle o yolu yürümek istiyorum…
Ben senin elini tutmayı özlemişim.

Üstelik de nasıl bir duygu olduğunu bilmeden.
Kalbim heyecanla atarken
Anladım ki …
Ben senin elini tutmak
Sana anlatmak istiyormuşum ne varsa,
İçimdeki…

Unutmuşken kendimi ve yaşamayı
Suretim tur atarken meydanlarda,
Yeniden seninle öğrenmeyi istiyormuşum her ne varsa,
Ve seninle güvenebilmeyi yeniden.
Sevebilmeyi…
Tekrar yaşanabileceğini.
Unutmuşken en sevdiğim cümleyi,
Duymayalı asırlar olmuş sözleri, unutmuşken.
Yalnız sana fısıldamak ve senden karşılığı ne gelecek diye merak ediyormuşum meğer.
“Canımmm”

Senin omzuna kafamı koymak,
Saatlerce seninle konuşmak
Ve senin beni dinlemeni istiyormuşum.
Meğer.

İyi ki tutuldu ay.
Minnettarım.
Değişim başladı.
Ne var ise hayatımda, hayatına katmak için
Hayatından hayatıma akmak için.
Tutulmuşum bu zamana.

Ve ben,
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Zaman ilerliyor…

Hiç yorum yok: