Hürriyet

24 Mayıs 2011 Salı

İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE...

Hanım diyor ki :

Kendisi birçok belediye ve kurumlar da aile içi iletişim semineri veriyor.
Yaşam koçluğu yapıyor.
Aile ve evlilik danışmanlığı yapıyor.

“Çok eşlilik yasal olsun.
Erkeklerin yüzde seksenbeşi zaten aldatıyor.Muhafazakar kesim bunu imam nikahı ile resmileştiriyor diğer kısımlar ise sadece metres olarak.
Erkek, imam nikahı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil.
Dördüncü kadına kadar imam nikahı ile evlenebilir.
Zengin,kariyerli,cinsel gücü fazla ve parası olan erkek çok eşliliği seçebiliyor.
Erkek olsam çok eşli olurdum.
Erkek,cilveli,gülen,cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor.
Erkek, bir kadında arkadaşlık,cinsellik,ev kadınlığı ve annelik arıyor.
Bu özellikleri taşımıyorsanız eşiniz tarafından aldatılmaya hazır olun.
Bu da erkek için haklı bir arayıştır.
Eğer bir kadın bir ayrılık yaşar ise hayatının sentezini iyi yapan sağlıklı bir kadın, bence
Çok eşliliği KURTULUŞ olarak görmelidir.
Çok eşlilikte ağır fatura ise erkekte madden ve manen.
Bu durum aynı zamanda çarpık ilişkileri de engeller. Kızlar evde kalma sorunu yaşamaz.
Bence dayak ve aldatma boşanma nedeni değil.
Türkiye’deki kadınların yüzde sekseni dilinden dayak yiyor.
Yatak odasında mutlu olmayan kadın her şekilde problemlidir.
Muhafazakar kesimde kadın evde süslü ve şık.
Aile hayatının mutlu olabilmesi için bazı şartlar var : Kadın kocasına itaat etmeli.
Erkek ise Allah’ın emaneti olarak davranmalı”
Kaynak: Hürriyet Gazetesi.

Şimdi danışana çokça faydalı bilgiler verdiği su götürmez bu hanımefendi acaba Medeni Kanun hakkında ne düşünür.

Sadece şık ve bakımlı olunca mı kocanız eve bağlanıyor.
Ben öyle insanlar, büyükler ile tanıştım ki; karısı hiç makyaj yapmazdı kocası ona tapardı.
Onu öyle seviyordu çünkü.
Şekilcilik üzerine mi nikah masasında yemin ediliyor.
Ya o kişinin kişiliği, hayata bakışı, onuru, erdemi ?
Güzellik işve mi?
Para, zenginlik mi?
Dürüstlük, erdem mi?
Bence aile, örf adet, gelenek, görenek, medeni kanun hakkında toplum daha bilinçlenmeli.

Ne yani şimdi eşinden ayrılmış bayanlara; sen çalışma ekmeğini kazanmasan da olur KURTULUŞ, muhafazakarsan İmam Nikahı eğer değilsen Metres olarak yaşa mı denmeli.
Bu hangi zamanın, ne tür bir ahlakın anlayışıdır?

Kadın, kocasına itaat etmeli.
Koca karısını takmıyor, saymıyor ise ne itaati acaba?
Kadının bir kişiliği yok mudur? Şöyle soralım kadın nedir?
Sonra erkek karısını Allah’ın emaneti olarak görecek de kadın görmesin mi?
Şu dünyada ki bastığımız toprak, içtiğimiz su, kokladığımız hava bile emanetken.
Her şeyden öte bedenimiz bize emanet iken bu neyin tartışması.

Sonra biz adalet üzerine mi yoksa Kuran’a dayalı yavaş yavaş Şeriat dumanları tüten bir havadis mi okumaktayız.

Her şey kadınların elinde, lütfen şu hassas konulara ehemmiyet verelim.
Yazımı Prof.Dr. Adnan Ziyalar’dan aldığım seminer notları ile bitirmek istiyorum.

Benim için önemli iki olgu:
Sevgi, zaten olmaz ise olmaz
Diğeri saygı…

Seversin, saygı duyarsın ve ellerini birleştirirsin sonsuz yolculuğa.
İnsan seviyorsa bir resme ona bakmaktan bıkmaz. Başka renkler de kondurmaz hayalinden ve gerçekten.Konduramaz saygı vardır sevgisinden sonra...

Eğer yanlışlar içindeyse zaten bu onun kendi yanlışıdır önce.
Hayat kimseyi ama önce kendini aldatacak kadar uzun değil.

Mesele de bu zaten açık olmayışımız.
Kimse kimseye doğru bakmıyor.
Doğru söylemiyor.
Çünkü kendine doğru değil.

Evet dönelim hocamızın SAYGI üzerine birkaç anekdotuna :

Saygı bir kültürdür.
Bir şeyi kaybetmedikçe onun ne kadar önemli olduğunu anlayamazsınız.
Bu sebeple sahip olduğunuz SAYGI değerlerini canınızdan fazla koruyun.
Lugat da saygı kelimesi, hürmet karşılığını verse de bence bu yeterli değil Ahlak kelimesinin bütünü ile örtüşüyor.
Saygının olmadığı bir yaşam alanı yok gibidir:
Asker,aile içi otorite,eğitim ve öğretim kurumları,iş yerleri, sokaklar yani toplum yaşamının vazgeçilmez bir şartı olarak otorite gereklidir ve otorite ile saygı arasında vazgeçilmez bir bağlantı vardır.
Sofra adabından tutunda yaşlılara duyulan saygıya kadar bu gözükür.
Ev hayatında da:

-Evin erkekleri o evin misafirleridir. Bence teferruata karışmasınlar ve evin idaresini evin gerçek sahipleri olan kadınlara bıraksınlar.
-Kadınlar kendilerine ait mutlak yaşam alanları olan yatak odalarının hakimi olsunlar ve bir diğeri hiçbir şekilde bu odaya müdahale etmesin.
-Bir defa iş bölümü konuşulduktan sonra bir daha hiçbir zaman ağza alınmasın ve taraflar birbirlerine SAYGI ile ve çok düzgün bir lisan ile hitap etsinler.
-Erkekler hiçbir zaman gelin kaynana arasında taraf olmasın ve ağızlarından “sen suçlusun veya sen haklısın” lafı çıkmasın. İlk fırsatta her iki ailenin de kendi evinin olması için gayret gösterilsin.

Ne ölçüde SAYGI gösterilir ve korunursa aile içi yaşamı o derece başarılı olur ve bireyler mutlu bir yaşam sürebilirler.

Ve aynı zamanda bütün canlıların yaşam haklarına SAYGI gösterilsin.

Çiçekleri sevmeyi öğrenin ve evlerinizde mutlaka bir saksı çiçeğiniz olsun.

Şartlarının elverirse bir hayvan besleyin. Onu Sevin ve ona karşı SAYGI lı olun.

Sokaklar,parklar,meydanlar ve evinizin dışındaki her yerde sizin yaşam alanınızdır.
Temiz tutun,koruyun ve SAYGI lı olun.

Şu sözümüzü de hiç unutmayın SAYGI Ahlak dır.

Şimdi gel de Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bizler için yazmış olduğu ve okuyamadığımız kitaplardan “ MEDENİ BİLGİLER” kitabını arama.
Ahh ki ne ah
Vah ki ne vah!

Hiç yorum yok: