Hürriyet

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Kuşadası'na Selam...

Uzun bir yolculuğa çıktım içsel bir yolculuk.
Uçak yok,otobüs ve tren hiç yok.
Ayaklarım kumların üzerinde.
Deniz ışıl ışıl. Şehrin tüm hengamesi,kirliliği denizin ışıltılarında çoktan kaybolmuş gitmiş bile.
Güneş yorgun bedenim üzerinde ağırlığını hissettirmeye başlamışken annemin sesi ile irkiliyorum.
Çocuklar açıkmış olacağından onlar için yemek hazırlamış.
Canım annem iyi ki var…
Çocukken de oturduğumuz evin üst katında balkona hazırladık böyle yaz akşamları…
Kızartmalar,domatesli pilavlar,zeytinyağlılar.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren muhabbetler.
Çekirdek fasılları
Abim ile ayrı muhabbetler.
“Günseli’cim karpuz almıyormusun ?”diye annemim sesi bozuyor, çocukluğumdan kalan anları.
Ne zaman büyüdük?
Hangi ara aşıktım ? Ne ara da bu çocukları büyüttüm.
Hiç bilmiyorum.
Yalnız karpuzdan bir dilim alarak müsaade istiyorum çünkü biraz kumsalda yürümek istiyorum.
Ayaklarım günün yorgun kumsalından izin isteyerek atıyor adımlarını.
Deniz terk edilmiş şu aralar sofralara hücum var.
Nasıl efkarlandım birden,yaş ilerledikçe insan sakinleşiyor ve sakinliğin sesini arıyor sanki.
Bir dostumu arıyorum ara ara görüştüğüm ama görüştüğüm her an bir altı ay birlikteliğe bedel.
Keşke burada olsan diyorum. Belki emeklilikte diyorum
Ve bende bu kelimeyi kullanıyorum emeklilik.
Yaşamak,ayakta durmak,sevmek,aile olmak,emekli olmak ve beklemek…
Çocukları, gelecekleri,gidecekleri…Vesaire…
Telefondan sonra ona bir e posta gönderiyorum Kuşadası’ndan…
Kuşadası eskiden kuşlarla mı doluydu acaba?
E posta olmasa bir güvercine notumu versem iletirimiydi acaba çocukluk,okul ve iş arkadaşıma.
Ne güzel şeyler kuşlar. Gece şu an da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamışken beyaz beyaz karanlıkta süzülüyorlar…
Ve yıldızlar eşlik ediyor bana
Biraz daha ileri gitmek istiyor ayaklarımı yeniden denize sıfırlamak istiyorken benim küçük oğlan yanımda bitiyor…
Şaşırmışçasına. Pantolon paçalarımın kıvrık hali ile kıyıda ayaklarımı deniz sokup çıkarmama ve zıplamama bakıyor…
Gülüyorum ve gel gel diyorum…
Hayat şu an ve gel yaşayalım
Gündüz ayrı güzel deniz gece ayrı
İşte o da hayatın iki yüzü.
Oğlum korkma hayat dan ne gece den ne gündüz den…
Böyle kıyıda ki gibi hep dimdik dur.
Yani bir gün kara da ayakların suda kalabilir
Yahut deniz ayaklarının altından çekilebilir...
Onun için dimdik dur ve keyfine bak
Deniz gibi kara gibi gökyüzü gibi
Sonsuz hayat da yaşa ...

Ellerimi tutuyor bizim ufaklık. Onun güzel günlerini kucaklamak için dua ediyorum.
Ve kıyıdan yıldızlar altından beni seyredenlere pek tabi ki dostlarıma selam yolluyorum.
Annem ile Babamın yeri Kuşadası’ndan…

Hiç yorum yok: