Hürriyet

11 Temmuz 2010 Pazar

Çiçekler Nerede ?










Sümbül mavisi geceler…
Geceler dünden,geceler yarından.
Kadife gökyüzünün ışıltılı sesleri yıldızlar konuşurken açar sümbüller.
Mis kokular ardında gizler ihtişamını
İlkkez çocukken babamın ellerinde tanıdım anneme verirken onu.
Sonra bir sünnet düğününde teyzemin üzerinde ki renk de…
Salkım salkım o güzel renkleri ile kristal vazoda izlerdim o asilliği.
İnce ince düşürüverirdi solarken yapraklarını,
Kimseye göstermek istemez gibi dururdu vazoda solan dallarını.
Biz de bilir gibi tutardık onu ta ki son yaprağı düşene kadar.
Ne zaman büyüdük?
Ne zaman ki bizimkiler eksilmeye başladı ve çiçekler de gitti...
Eski ihtişamı kalmadı.
Ne getirende o renk vardı,
Ne de gelen çiçek de.
Onlar mı vermeyi bilemedi
Yoksa biz mi almayı?
Nisan ayında açmasını beklediğimiz erguvanlar gibi hasret kaldık çiçeklere.
Sümbül’e
Fesleğen kokusuna
Itır’a
Ve en sevdiğim beyaz güle…
Biz mi çiçektik yoksa layık mı görülmedik?
Yada onları dalında mı güzel buldular da paylaşmak istemediler…
Ne zaman Samatya’ya doğru yolum düşse ilk önce hala kaldı mı diye o iğde ağaçlarına bakarım.
Bakmadan da gözlerimi kapayıp onları kokusundan hemen bulurum.
Onu da düşmüş dallarından alıp,elinde getiren babamdan bilirim ilk kez.
Mor menekşeyi de.
Eee nerede bu çiçekler ?
Getirenler?
Ne zaman büyüdük ?
Ne zaman ki bizimkiler eksilmeye başladı ve çiçekler de gitti.
Eski ihtişamı kalmadı.
Hasret kaldık çiçeklere…
Biz mi çiçektik yoksa layık mı görülmedik?

Hiç yorum yok: