Hürriyet

13 Ekim 2010 Çarşamba

Temas

Temas

İnsana dokunan en önemli yer gözdür.
Ortada fizikken bir şey yoktur ama bakmasını bilene her şey mevcuttur.
Anlayana.
Bu sabah her sabah gibiydi.
Otobüsler can hıraç dolu. Yer yok. Bulursan nimet.
Aksıran, tıksıran. Suyu hiç akmıyormuş gibi kokan.
Avrupa’da Türkler kokuyor deyince kızıyorlar, doğru söze ne denir.

Allah aşkına sokakta,yolda,toplu taşıma araçlarında kafanızı kaldırın da şöyle bir etrafa bakın.
Kadınlara özellikle.
Çünkü o kadınlar o evlatları yetiştirmekte.
Kendinizi,çocukluğunuzu.
Annelerinizi,teyzelerinizi düşünün. Bir gün kötü koktular mı. Bir gün bakımsız gördünüz mü.
Rengarenk,üst üstüne kat ve kat kıyafetler içerisinde gördünüz mü.
Onlar da saraydan çıkmadılar elbet ama saygı vardı insanlar da. Önce kendilerine ve dolayısı ile etrafa.
Böyle tip tip insanlarla dolu dolu vardık iş mekanına.
Her zaman ki gibi karşıya geçtim ve karşı kaldırımda yaklaşık iki haftadır köpeğini gezdiren adamı gördüm.
Çok tatlı bir golden retriever’a sahip. Benim hayalim de o köpek cinsi.
Çünkü çok akıllı. Dost canlısı,sıcak,vefakar.
Korur,kollar. Dış etken de birden kaplan kuvvetine bürünür.
Aslen zararsızdır.
Denizi sever.
Evde bırakırsan bir daha gelmeyeceksin diye ardından ağlar.
Öyle duygusal,içlidir.
Diğer köpeklerden daha sadıktır.
Şimdi bunları yazarken, kendim geldim aklıma.
Oldum olası itler ile bir bağlantım olmalı diye düşünürüm.
Yani,estağfurullah veya gülmelere gerek yok.
Ben kendimi biliyorum.
Çok sadık,çok vefalı,çok duygusal,çok içli,çok çok golden kadar varım.
Seversem ölmek vazifedir benim için,golden gibi.
Her neyse kaldırımdan karşıya geçtiler. Sadece gözlerimiz gözlerimize değdi. Ben onu görüyordum ama o beni fark etmiyordu birkaç gün önceye kadar. Sahibinin elinde tuttuğu uzunca tasmayı yırtarcasına bana doğru koşup ,dizlerimin hizasına patilerini koyuverdi aniden.
Kuyruk nasıl sallanıyor. Kokluyor,dört dönüyor etrafımda. Sanki sahibi benim.
Sahibi mi artık bekçisi mi bilmiyorum çünkü öyle insanlar da var. Çocuk doğurur bakıcıya baktırır. Köpek alır bekçiye gezdirir.
Gezdiricisi de durmak zorunda kaldı.
Kuyruk rüzgara tutulmuş, yel değirmeni.
Birden ayağa kalkıp bu sefere göğsüme doğru patilerini koyuverdi.
Nasıl mutlu, seveceğim ama durmuyor ki ben de şaşırdım çünkü ilk kez bu denli sıcak bir köpecik ile karşılaşıyorum.
İki dakika kadar mutlu mutlu yüzüme baktı, bende ona.
“Günaydın”dedim.
O mırıldandı. Bana muhakkak ki bir şeyler anlatıyordu kesin. Tabi lisanı bilemediğim için tercüme edemiyorum.
Boyu boyuma denkti neredeyse, duyan da selvi sanacak beni. Ortalama Türk kadını standartlarındayım işte.
Üstümden inince şaşırdı ne yapacağını bu sefer arkamda ki grupa yöneldi ancak baktı ki çoğu kaçışmakta vazgeçti.
Gezdiricisi bağı bana verse bugün bir köpek sahibiydim.
İt ite geçinir giderdik işte.
Duygu duygu...
Vefa vefa...
Seve seve...
Netice de insanların birbirlerine selam vermekten aciz olduğu bir dönemde, bir hayvan sadece gözlerime baktı ve bana sevgisini verdi. Selam verdi. Günaydın dedi. Nasılsın dedi.
Karşılıksız…
Var mı böyle bir güzellik.
Seni özleyeceğim dost…

Hiç yorum yok: