Hürriyet

17 Ekim 2010 Pazar

Bir Teselli Ver...

Teselli

Teselli, ne zor iştir.
Öyle eskiden bakkaldan alınan ve içinden seni bir anda güldürüveren ciklet çıkartmalarına benzemez.
En doğru ve tek kelimeyi o an söylemen gerekir.
O söz o karşı yüreğe değmesi gerekir.

Biraz önce anacığım arıyor,sesi bir tuhaf.
-Ağlıyor musun anne?
*Yattın mı, evrakı buldum, bu arada evlenme cüzdanı ile başka bir sürü lüzumsuz kağıt da çıktı.
Bugün anacığım ile bir tiyatro sonrası beraber yemek yiyip, kahve içip ona falını da baktıktan sonra babaevinden ayrılmışım. Ayrılmadan önce tesadüfen televizyonunun çalışmadığını görünce,kurcalamış ama servise haber vermem gerektiğini anladıktan sonra evime gelmişim.
Uzun zamandır annem evlilik cüzdanını arıyor ve televizyonun yani babam vefat etmeden önce aldığı son teknoloji ürünü televizyonun garanti belgesini ararken ki muhtelemelen geçerliliği artık yok o müthiş deftere ulaşıyor.
Ben çıkmadan önce radyoyu açmıştık onu dinleyecekti,hüzünlendi anlaşılan.
-Annecim geleyim alayım seni.
*Yok
(içini çeke çeke ağlıyor)
-Ne dinliyorsun Türk sanat musikisi mi?
*Yok pop ama çok güzel sözleri. Özlemişim deli adamı.(İşte esas mesele bu )
Babam sülale de biraz deli olarak anılır da. Yani aklına eseni yapan,yaptıkları genelde cuk oturan,mert, sözünü esirgemeyen, alt-üst tanımayan biriydi.Herkes önce insandı. Ve insanların en hayırlısı başkasına faydası olan derdi.

Yani herkesin korktuğu delileri sadece eve gelebilmek uğruna Eskişehir’den buraya akıl hastanesine elinde rakı şişesi ile gün aşırı ,otobüse bindiren sağ salim teslim edebilen tek polis.
Evlilikleri boyunca çok inişler çıkışlar olmuş. Çok anlatmıştır ve yaşamışımdır.
Neden çoğunlukla içkiydi tabi ve görevi.
Ama annem; huysuz bir kayınvalide,iki çocuk,gecesi gündüzü belli olmayan biraz ters ama onu seven bir adamla tam 38 yıl evli kaldı.
Bundan önce ki mahalle arkadaşlıklarını katmıyorum bile.
Her şeye rağmen sevgi doluydular.
Sancılı olsa da bir müesseseyi koruyabildiler.
Ekim sonu onların evlilik yıldönümü hala ben açar kutlarım, biraz ürkerek de.Çünkü annemi hislendirmek istemem bazen unutmuş gibi yaparım.Ama o hiç unutmaz.
Nasıl unutsun.
Şimdi ki gözyaşları da yalnızlığına,
Allah kimseyi yalnız bırakmasın.
Çünkü benden başka sık gelen yok. Arayan yok.
Bende hem delilik,hem huy bakımından babamın kızı olduğumdan artık ne ölçüp biçiyorsa.
Kah kavga ederiz, kah küseriz kah sarmaş dolaş oluruz çünkü o benim annem.
Şimdi ne söylesem teselli.
-Annem be seni de iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor.Neymiş şu televizyon tabi izleyemiyorsunuz dizileri başlıyorsunuz ağlamaya.
Gülüyor
Ohh biraz yani
Deliyi özlediysen ben buradayım merak etme.
*Evet seni bıraktı yerine değil mi(gülüyor)
İlla da kutlama istiyorsan ben sana pasta alırım (gülüyor)
Tamamdır...

Hayat, bazen kimin kimi teselli edeceği belli olmayan. Bir tarafın sürekli güçlü yıkılmaz bir kale gibi durmak zorunda olduğu. Kimi canlarımızı ölmeden toprağa bıraktığımız,kimini dualarla uğurladığımız ve bir an içinde yokluğu ile ateşlere düştüğümüz anlar silsilesi.
Kimin içinde ne tufan veya kaç yangın alevleniyor bilemiyoruz
Yaş altmışı birkaç basamak geçince de hiç bilemiyorsun, daha da hassassın.
O yüzden kendimi düşünmek bile istemiyorum...
İşin kötüsü, benim teselli için arayabileceğim bir evladım bile yok.
Ne yapalım…
Gülümsemek lazım her şeye
Şükretmek lazım aldığımız her nefese.

Hiç yorum yok: