Hürriyet

9 Ekim 2010 Cumartesi

Gerçekler...

Gözlerim akıyor,
Burnum tıkalı
Kulaklarım şişik gibi
Boğazım bir tuhaf ve tüm etlerim sızlıyor…
Sabaha kadar uyuyamadım yağmurla,
Nedense hayatım da bazı değişiklikler olurken, hep gecesinde yağmur yağar.
Bunun bağlantısını çözemedim yoksa benim bir takıntım mı bilemedim.
İş yerinden arıyorlar tam da güzel rüyaya dalmışım.
Kafamı kaldıramıyorum,
Üstelik yemek yemem lazım ve en azından bir ilaç.
Asprin dahi yok, kalmamış.
Eh ne de olsa genç evi.
Bacaklarımın da takati yok ama mecburum kalkmaya.
Su istiyorum veren yok...
Yaşlılık ne fena olmalı.
İşte o yüzdendir ya gerçek eşler o zaman gün yüzüne çıkar.
Böyle zamanlarda anamın tavuksuyu çorbasını,
Ve babamın başımı şefkatle okşayıp,alnımdan öpmesini isterim.
Anlayacağınız çocuk olmak isterim...
Ama bitiyor maalesef,her şey gibi.
Zorla üstümü giyip sarınıp sokağa çıkıyorum, en yakın eczaneye bir iğne yaptırsam belki en iyisi gerçekten çok fenayım.
Bunlar diğer arkadaşlardan bulaştı kesin, onlarda uçuk falan da çıkmıştı.
Onlardan olmasa her gün otobüslerde, bin bir insanla aynı havayı teneffüs ediyoruz.
Kurulup da şöyle arabalara hanımefendiler gibi gezemedik...
Uzun zamandır ne gözümün yaşı,
Ne burnumun akıntısı bitti.
Artık son şafaklardayım onun için acım fazla
Doğal olarak vücut direnci düşüyor.
Ablacım bana bir iğne yap kendime getirsin beni.
Hatta mümkünse hayatımın acı olan tüm kısımlarını silecek türden olsun.
-Buyurun ne istemiştiniz
Ama eczacımız yok o iğneyi doktor müsaadesi olmadan reçetesiz yapmıyoruz.

Yaw çocuk mu aldırıyoruz beş aylık da doktor istiyorsunuz diyeceğim olmayacak
Hiç yapmadığım şeyi yapıp son gücümle eczaneye kadar yürümüş ve hiç sevmediğim iğneye dahi razı olmuşum.
Yok olmuyor

Peki bana ver ne varsa beni ayağa kaldıracak.

- Böyle yapana kadar doktora gitseydiniz, kimseniz yok mu sizi şurada ki doktora götürsün.
Zurnanın zart …deyiverdiği son noktadır bu söz…
Bazen kaçmak istersin sözlerden, olaylardan,yaşananlardan sığınmak istersin kimsenin bilmediği bir yere . Evet, evet o yer nerede?
Hakikaten çok kötü görünüyor olmalıyım ki bana bunu söyledi kız ve diğer hanım.

-Buyurun oturun isterseniz
Yok sağ olun eve gidip yatmak istiyorum.
Ne kadar bunlar?
…4 adet kutu bu mu ? Yuh …
Allah yardım etsin, cümlemize…

Kucaklasa biri beni de şu merdivenleri çıkarsa…
İnsan her zaman yalnız işte.
Hele hele güçlü isen,baskın tarafsan. Arkadaş,dost,akraba hiç ama hiç fark etmiyor. Dışlanıyorsun.İstisnalar hariç. İstenmeyensin her zaman. Dünya bu.
Sözler söylensin, kahkahalar çınlatsın bir anda her yeri ama netice de hep aynı son.
Anam çağırıyor: Hem oraya, hem sana yetişemem gel ben sana iki gün bakarım.Topla son kuvvetini bana gel.

Sonra anam...Canım anam.
Ya senden sonra,
Babamın başımı okşayamadığı gibi sende olmayınca,
Her şey herkes yalan işte.
Bir anda senin için ölenler nerede? Yalanmış değil mi?
Bencil olmak lazımmış değil mi?
Almak,istemek lazım mış değil mi?
Karşılıksız açıp yüreğini, karşılıksız baktın değil mi?
Evet,sen en doğru olanının, olması gerekeni yaptın.
Babam çok güzel söylemişti.
Bırak her şeyi,koşturmayı biraz da kendine bak. Mutlu musun?
Mutluyum babam.

Çünkü her yağmurun ardından muhakkak güneş açar.
Ve hastalık sonrasında bu hassas yapıma rağmen ben daha dirençli kalkar ve yapacaklarımı sıralarım.

Az kaldı,her şeye deva olacak ilaçları almaya başlayınca düzelecek.
İyileşince hiçbir şey kalmayacak.
Nasıl ben gece yağmurla ağlarken kimse duymadıysa,
Gün gelecek bende sadece istediklerimi duyacağım.
Ve ağladığım her gece için, sadece ve sadece gülümseyeceğim.
Direnç düşüyor vitamin aldım; tabip iyileşeceksin hemen git,yat ve dinlen dedi.
Aynen öyle yapacağım.

İnsan, bazen gözlerini kendi elleri ile bağlayıp oturup bekler.
Zanneder ve ümit eder.
Oysa hepsi kocamannn bir rüyadır.
Aslen yaşam da bir rüyadır.
Hayallerimiz bazen sığar,bazen sığmaz.
Önemli olan er yada geç, gerçeği görebilmektir.

Hiç yorum yok: