Hürriyet

3 Eylül 2010 Cuma

Yerin Dibine Girin Emi Hiç Çıkmayın...

Yerin altında karanlık da gölgeler direnirler
Tutunmaya çalışırlar hayata üstelik birbirlerinin nefeslerini bile göremeden.
Oldum olası maden ocaklarında yaşam mücadelesi verenlere içim gitmiştir.
Bir patlamada kaybolurlar. Üstelik kimsenin ruhu bile duymadan.
Kömür karası yazgılarının ortasında bir hayat yaşarlar,
Dünya da da oluyormuş bizimkiler değilmiş ihmallikler sinsilesi arasında kararan hayatların yazısı.
Sonra gördük ki not ilettiler; Yaşıyorlarmış
Aman, hepimiz bayram yaptık.
Teknoloji ilerledi artık aylar sonra kurtarılacak ve Şili’de bu facia yı yaşamakta olan ekibe yardım gitti düşünün içinde ; mp3, projektör bile var.
Yok yok yani biz de hayalini bile kuramıyorum.
Ambulansa hastane acil kapısına yetişemeyen bir zihniyet bunu yapabilir mi?
Elbet de HAYIR
Peki neden ? Neden biz yeniliklere açık bir toplum değiliz
Her şey den önce insana değer vermiyoruz.
Neyse konumuz biz değil
Dediğim üzere maden ocaklarında çalışan insanlar da benim hassas noktam.
Nedenini bilmiyorum, insani yönüm fazla sanırım. Hassasım işte.
Anlatamıyorum.
Şili’dekilerin durumları iyi,
ŞİMDİLİK !
Çünkü işin perde arkasında her birinin eşlerini aldattığı haberi çıktı. Hepsinin sevgilileri oraya doluştu düşünsenize kargaşayı.Dünya alem izliyor.
Onlar için gözyaşı döken aileleri ve sevgililer.
Suçlu kim ?
İnsanın “hay boyunuz devrilsin Allah bilmişte oraya tıkmış beter olun “ diyesi geliyor ama onların dünyaları çoktan yıkılmış.
Çünkü sevgililer sigortadan para alabilmek için oradalar.
Eşler öyle mi ? Gözyaşları içinde beklerken birde böyle vurgun yiyorlar.
Ah, şu erkekler...
Topunuzu…Diyeceğim belki istisna vardır. Biz kadınlar gibi. Öyle değil mi?
Bu arada yerin dibinde hiçbirşeyden haberi olmayan,Şili de çok rahat bir ortamda kurtarılmayı bekleyen ekibin dünya umurunda değil şimdiki ihtiyaç talepleri ne biliyor musunuz ?
-İçki
-Sigara
Eee karılar zaten dışarıda…
Kim mahsur
Kim mağdur
Dünya böyle dönüyor işte
Kimi acır kimi acıtır…

Not : Dün kü yazımda bahsettiğim kitap biraz önce bitti. Hakikaten çok güzel sonu daha da güzel. Keşke hayatlarımızda yaşadıklarımızda böyle güzel noktalansa. Okuduğum bilgi şu:
Olay Kurtuluş Savaşımız yıllarında geçtiği için; bir önemli not iletmek istiyorum ola ki yolu düşen olur bir ziyaret eder bir Fatiha okur bir anar…
Mustafa Kemal ve ordusuna o kadar inanıyorlar ki gece rüyasında görenler var ama görenler biraz saf ve yarım akıllı diye pek de inanmak istemiyorlar hayal kurduklarını düşünüyorlar ama o insanlardan biri diyor ki şu tepe de gördüm Mustafa Kemal’i bize dedi ki sakın korkmayın ben hep (tepeyi göstererek) buradayım,burada yatıyorum ve sizleri koruyorum.
Adamın dediğini inanmıyorlar önce sonra iki asker ile birlikte o tepeye gidiyorlar.
Bir bakıyorlar ki Mustafa Kemal orada yatıyor…

Burhaniye’den Ayvalık’a giderken,Gömeç’i geçer geçmez “ATATÜRK kayalarını izleme noktası diye bir tabela varmış. Bunun tam karşısında ki dağlara baktığınızda ATATÜRK’ün yatar vaziyette profili görünmekteymiş.
Yani o zamanın köylüleri bile insanüstü olarak nitelendirdikleri bu dünyanın kabul ettiği dehayı hala yalnız mı bırakacaksınız.
Fikriniz,vicdanınız nasıl sorgulamıyor kafanızı…
Allah’ın lütfünün dediklerini bu aralar sıkı sıkı okumakta fayda var derim. Nacizane…

Hiç yorum yok: