Hürriyet

5 Eylül 2010 Pazar

Keşke...

Keşke.
“Ah keşkem keşkem” diye bir şarkı türemişti bir ara…
Aslına bakarsanız yarım kalan zamanların, yaşanamamışlarıdır. Keşkeler…
Yapılmak istenip yapılamamış
Yapmak istenip ertelenmiş zamanların…
Keşke bilseydim… Keşke bilseydin.Dersin mesela,
Çok geçmiştir.
Zaman ilerlemiştir.
Nehirler aynı düzeninde akmış.
Sular taşmış,
Yıldızlar yine doğmuştur oysa.
Kimse senin düşünceni veya niyetini bilememiştir.
Daldığın zamanların içinde bir derin nefes alıp o an hissettiklerini düşünürsün, söyleyemediklerini…
Hani Esmeray’ın şarkısında ki sözleri gibi;
“Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım”
Ne hıçkırıklar geçmiştir ama lokma gibi içinde kalmıştır.
Kalacaktır.
Susmuşsundur çünkü,
Yarın yine başka bir sabah aydınlanacak.
Market aynı özenle otomatik kepenklerini açacak.
Aynı bardakta çayı koyacak.
Çay kaşığını yine unutacak ve tekrar döneceksin mutfağa.
Henüz ayılamamışsın, keşkelerden
Ayılacak gibi de değilsin zaten.
Keşke !
Diyebilseydin…
Sonucu ne olursa olsun
Keşkeler bir buruk iz bırakır maziden kalan
Keşkeler gizli bir yaradır,
Ara da kendini hatırlatır kapanmayan kabuğu ile…
Keşkesiz yaşamlar bizimle olsun.
Tüm tercihlerimiz doğru ve cuk diye yerine oturur olsun…

Hiç yorum yok: