Hürriyet

17 Eylül 2010 Cuma

Kalk,gidelim demiş yüreğim...

Kalk, gidelim demiş yüreğim.
Duymuyorum ki nereye ?
Hiçbir şey bilmemiş ve hiçbir şey yaşamamış gibiydi.
Sıradan bir akşamdı.
Ve sıradan bir eve dönüş.
Oysa ekmek fırında olmalıydı, kalmamıştı.
İlerledim, sadece günümün güzel geçmesinin güzelliği ile tebessüm ederek.
Önde sepete bakacakken
Hoş geldiniz demek isteyip, diyememiş biri duruyordu.
Belki canı sıkkındı, bilmiyorum.
Sepete baktım 4-5 tane kalmıştı.
Yulaflı olan folyo ya sarılıydı, ona usulca dokundum.
Bütün şekilde olan paranın bozulmasını beklememek için diğer beyaza yöneldim.
Elimde dilenci vapurundan yeni inmiş yolcu gibi, tane tane bozukluklar…
Bir dakika bekleteceğim size bozuklukları vereceğim de…Dedim.
Dalgın bey bana baktı.
-Buyrun, buna bakın. Bakın da alın dedi.
Yok dedim ben sevmem mıncık mıncık siz o üstekini verin,diğerini de folyolu diye elledim zaten.
Adam hiç konuşmuyordu.Yarım ağız gülümsedi.
Öylece bakıyordu, bana.
Yanıma yaşlı amca geldi ve o da ekmek bulamamıştı, ikinci beyaz ekmeğide o kaptı.
Satıcı, benim ekmeğimi vermedi önce amcanınkini uzattı.
Ben zaten, saygısızlık olmasın ilk gelen ben olsam da dükkana, bozuklukları ararken beklettiğim için bekledim.
Hiç de fark etmedim.
Satıcı hala dalgın bakıyordu aslında sonradan fark ettim beni süzüyordu.
Elimi, saçlarımı…
Ve gözlerimi.
Sanırım çıkarmaya çalışıyordu beni. Belki benzetiyorum diyordu içinden.Bilmiyorum.
Arkamı dönerken şarj etti,anılarımda.
O sendin.
Gözlerin ele verdi kendini.
Saliseler çarpışırken, adımlarım hızlanmıştı dükkandan.
Sen, arkamdan bakıyordun uzun uzun…
Sonradan fark ettim.
Günüm güzel geçmese seni fark etmezdim belkide.
Veya ekmek kalmış olsa senle karşılaşmazdım.
Ama o sendin.
Gözlerin ele verdi seni.
Biliyorum…
Biliyorum.
Çok sevmiştin beni,
Ve çok istemiştin.Birlikte bir geleceği.
Gözlerinde, sana hoşça kal derken ki anlamsız ifadeyi gördüm yeniden.
Orda tanıdım işte seni, yeniden.
Bir sokakta ve bir akşam vakti.
Ama geçmişten biri…
Geçmiş her haliyle masumane kalmış zaman dilimleridir,arada biz tek tek çıkarır dizeriz taşları.
Bazense hiç olmayacak bir şey olur ve kaldırımda biten çiçekler gibi eski bir fotoğraf, kendi kendine dışarı bırakıverir kendini.
Artık balkondan sarkan naçizane bir anıdır.
Sen de geçmişten bir anısın.
Geçmişi kapadım be dostum.
Heyecanlar,aşklar ve de sevdalar geçti gitti.
Gerçekten yaşadım da mı bitti yoksa ...
Oraları boşver,
Gerçek koşulsuz sevgiye aç kalmış yüreğim.
Doğru mu diyorum, elbet de doğru diyorum.
Ben kolay kolay yanlış yapmam.
Ama sana yaptım mı…
Sana keder mi verdim.
Olabilir.
Özür dilerim...
Affet ne olur çocuktum.

Not:
http://www.metacafe.com/watch/909500/googoosh/ Gogoosh İranın Kızı kaç gündür onu dinliyorum. Güçlü kadının,doğunun sesi. Sevdanın yılmaz sesi. Bugün Yılmaz Ozdil'de onu yazmış köşesinde okumanızı tavsiye ederim ve bu linki de arzu ederseniz dinleyin.Hoş.

Hiç yorum yok: