Hürriyet

20 Eylül 2010 Pazartesi

Şen,Dullar...

Şen Dullar…

Bu hafta sonu kardeşimin ameliyat geçiren kayınvalidesi ile geçirdim, bayram sonrasında yine.
Zira annem yanında refakatçi hem onu görmek hem de bir gün bizlerinde başına gelecek olan şen dulluk durumları için.
Eee öyle demeyin, eninde sonunda ya biz gideceğiz ya eşimiz. Allah geçinden versin ama bir de teker kırılırsa durum başkalaşıverir.
O yüzden empati kurmak lazım. Yaşlıları yalnız bırakmamak lazım.
Kardeşim de iznini yapıyor, ailecek Yunan adalarına gittiler. Valla dedim gelirken bana uzo getirmezseniz, daha da gelmem !
Şaka bir yana, aman iki hatun nasıl oturmuşlar. Beklemiyorlardı beni sürpriz oldu. Bayılırım sürprizlere. Şaşırdılar. Çağırdılar, işlerim var gelemem demiştim.
Hemen çayları koydum yoldan bir şeylerde almıştım.
Kayınvalide diyor ki ;( bunu yazıyorum çünkü gerçekten çok hoşuma gitti) gençlerle olmak çok güzel ama Duru’cum hayat seninle çok daha güzel.
Sen, hep gel.
Vay…vay vay.
Arkadaşlar özlenmek, beklenmek kim olursa olsun sizi bekleyen, güzel bir duygu 
Bu aralar güzel iltifatlara maruz kalmak beni çok ama çok mutlu ediyor, inanın hayat akışı içerisinde dalıp gittiğimiz, hatta kendimizi unuttuğumuz anda ensenden tutup çıkarıveriyor.
Onların tecrübeleri hayata bakışları, ah genç olsaydım dedikleri an o bildik sorumu hemen soruveriyorum. Ne yapmak isterdin?
-Ooo, durmadan gezerdim. Bir de, birde hiçbir şeye üzülmezdim.
Gerçekten mi?
-Evet. Takmazdım kafama… Hayatı yaşardım.
Yani böyle özgür, serbest kimse karışmadan ne güzel değil mi?
—Hayır, hayır aile. Ailesi olmalı insanın, hayatı paylaşacağı, bir eşi muhakkak.
Evlilik şart yani diyorsun…
-Evet…
Başımız da tek erkek İran Kedi cinsinden yaşaması çok zor olduğu için küçükken, “yaşar” takılan kedicik.
Erkeğimiz bizim üç kadın arasında şaşkın şaşkın turalıyor.
Bin bir hikaye, onların nostaljik anıları farklı konular; özellikle güzel ülkemin kurtarma operasyonları sonrasın da herkes odasına çekiliyor.
Yaşar’ı da yerinden ediyoruz ama ne yapayım ben öyle kardeşim gibi hayvanlarla yatabilme mertebesine henüz erişemedim.
Huylanırım ben ne yapayım, huyluyum.
Olacaksa. İlla insan olacak.

Evlilik şart kelimesine takıldım. Aileye takıldım.
Gece 01.30 olmuş…
Uykum kaçıyor…
Herkes bin bir hayal içerisinde, kimi evleniyor kimi evlilik düşleri kuruyor.
Peki; gerçekten iki farklı insan birbirini hak ediyor mu?
Hak ,etmek için ne çaba gösteriyor?
Gerçekten, gerçeği bulmak mümkün mü? İnanın bilmiyorum.
Ama artık oranın temiz havasından mı dır bilemiyorum uykum kaçıyor; güzel düşler kuruyorum.
Öyle; kendi çapında, çapı büyüyemeyecek hayaller.
Bana has. Gülümsetiyor hatta yer yer beni heyecanlandıran hayaller.
Var olduğumu hissettiren güzellikler.
Bir an evlenmek istiyorum…

Şaşırmayın canım evlilik dedikse mülk olarak evlenmek, yeni bir eve geçmek.
Sabah erkenden kalkıp bizim şenliklerin kahvaltılarını hazırlamaya yönelecekken fark ediyorum annem benden hızlı davranmış.
Ahh be Duru’cum unutmuşum şu ağrı kesicimi alabilir misin şurada ki eczaneden. Diyor kayınvalide.
-Tabi ama Pazar bu gün ama nöbetçiyi bulurum muhakkak.
Çıkıyorum hava güzel, tarifler üzerinde üç tane yan yana ki eczanenin kapalı olduğunu ama nöbetçinin adını öğreniyorum. Oraya doğru yol alıyorum sonra bir bakıyorum epey gitmişim yanlış tarif ama orayı da feth etmek de gecikmiyorum.
Pazar sabahının erken saatlerinde, bomboş ormanlık yolda uzaktan genç bir adam bana doğru bakarak geliyor:
-Affedersiniz, burada alışveriş merkezi var mı ilerideymiş
Valla bende arıyorum….. merkezini siz biliyor musunuz ?
-Hayır ben yabancısıyım.
Sanki ben yerli uk kabilesinden çıktım yollara…. Evet, ileride sağda var. Diyerek yola devam ediyorum. İleride ne güzel, kulaklıklarını takmış teyze şortları geçirmiş yürüyüşe çıkmış. Kimse bakmıyor. Çoğu çift ya yürüyüş de ya koşu da.
Ah ! Ne güzel. Bayılırım şu sabah koşu ya da yürüyüşlerine. Ne güzeldir kim bilir, kafa denginle çıkınca yollara sonra ter içinde eve dönüp duş alıp, ardından güzel bir kahvaltı yapmak. El ele kimi çift yeni evli belki, umarım değildir.
Hava güzel, yer güzel hayli uzun bir yürüyüş ardından kan ter içinde tabi beni merak etmişler eve varıyorum, ama ilacı buldum tabi. Hayır, bulamasam annem çıkacak hafta içi aramaya . Yorulacak kadıncağız.
Bu arada Yaşar yanıma gelip gelip geri gidiyor.
Herhalde beni kardeşim sandı diyorum kayınvalideye.
Yok,oynamak istiyor diyor. Kedi demeye bin şahit isteyen bu hayvan ile başlıyoruz kovalamaca ya. Arkamdan öyle hızlı koşuyor ki neredeyse beni yere düşürecek oluyor.
Performansını aşıyor Yaşar.
Çok güldürüyor bizi.
Uzun zamandır böyle hareket etmemiş
Eeeh o da benim farkım olsun artık 
Peh peh ben çok şımardım artık.

Ardından annemle meşhur pazara çıkıyoruz.
Balık alıyoruz,kavun vs.
Balık ayıklanırken nasıl taze deniz kokuyor diyoruz.
-Evet , diyorum yani ceset yiyiyoruz.
Annem diyor ki: Nereden buluyorsun bu lafları?
-Valla sana sormak lazım diyorum artık bana hamileyken ne yediysen?
Onu da öğreniyorum babam hep erik (papaz eriği) ve işkembe getiriyormuş gece.
Yani annemin istediğinden falan değil tamamı ile kendi sevmesinden bence biraz da ayılmak için alıyordur nöbetçi olduğu zamanlarda.
Birde bir huyu vardır babacığımın o bana da geçmiştir ailede. Dışarı da bir şey mi yedi eve gelirken ya onun tamamını bitirmez kalanı eve gelir yahut aynısından eve de alır.
İnce bir düşünce değil mi?


Bu arada,
Kayınvalide diyor ki ee rakı nerde ?
Valla ben bilmem uzo gelecek bana.
Rahmetli eşi ile eskiden çok gezer ve çok içermiş onunla, anlatıyor anılarını…
İçi rahat etmeyecek anlaşıldı illa beni buradan ev sahibi yapacak.
Çok sever sağ olsun beni.
Yiyoz, içiyoz, eve dönmem lazım bırakmıyorlar.
Yine gelirim yine, merak etmeyin
Beni özleyin anacımmmm…..

Hiç yorum yok: