Hürriyet

31 Mart 2011 Perşembe

Kiraz Ağacı

Geçenlerde Kiraz Ağacı Festivali düzenlendi, Amerika’da.
Elin gavuru yapıyor demeyin ama yapıyor işte.
Ne düşünürseniz düşünün hayata bakışları bizden daha farklı.

Japonya’dan gönderilen “kardeşlik” mesajı ile dikilen ve ilk meyvelerini veren o güzelim ağaçlar için, dünyanın beş bir yerinden insanlar akıyor sel halinde.
Fotoğraf çektiriyor.
Ağacı görüntülüyor.
Doğanın verdiği sevgiyi; gözü ile görüp, elleri tutup.
Anlayacağınız fiziken ve ruhen yıkayıp, tekrar doğaya sunuyor.

Biz ne yapıyoruz?
Hiçbir şey!

Lale, tohumlarını vakti zamanında Hollanda’ya vermişiz.
Şimdi Emirgan’a sene de bir dikmek için milyarlarca para ödüyoruz.

Mesela,
Bizim adalardan modalardan arsızca sarkan Erguvanlarımızın günü var mı?
Festival mesela?

Biz sadece Altın Portakal biliriz.
Bu aralar Başbakanımız sağlığını kuvvetlendirmek için “altın çilek” yiyor onu biliyoruz.
Diğer kadın başbakanımız da bir ara Kuşburnu’nu tanıtmıştı da Allah’tan Kapalıçarşı esnafının yüzü gülmüştü.
Elalemin Oscar’ın yan sanayisi olarak piyasaya sürdüğü “Ahududu Ödülleri” bile var!

Misal neden Fesleğen,
Menekşe
Ortanca günü yok.
Kasımpatı festivali
Kır papatyası şiir günü.
Çilek çocukları festivali.
Fulya bayramı.
Çiçek gençleri günü

İşte eksik,
Yani yolumuz bir türlü sevgide buluşamıyor…
Oysa ki ne zaman toprağa verdiğimiz sevginin, karşılıksız eninde sonunda bize geri döneceğini bilsek daha çok verirdik her şeyi.
Daha çok paylaşırdık.
Hayat sadece sevgi süzgecinden geçeceğinden, o zaman bu güzelim kiraz çiçekleri gibi her yer güllük gülistanlık olurdu.
Çiçek kokar, çiçek bakardık.
Yani uzun zamandır haberlerde beynimize işleyen şu can sıkıcı havadisler olmazdı.
Yani süzgeç pislikleri zaten atardı otomatik olarak.

Hayatımızda da kiraz çiçekleri açsın.
Kır çiçekleri dolsun kollarımıza
Pembe güller yağsın başucumuza…

Hiç yorum yok: