Hürriyet

14 Mart 2011 Pazartesi

Bahar Gelince...

Bahar gelince;
Ürkek taylar gibi çekingen ve bir o kadar meraklı olurum.
Tıpkı doğan doğa gibi.

Her şey beni mutlu eder.
Sonbaharın ilk hüznü vurana kadar göz kapaklarıma,canımı alıp alıp gidesim gelir.
Bozkırlara…
Dağlara…
Nehirlere…
Ovalara…
Ve pek tabii ki salıncaklara…

İnsanların öte tarafa götürmeye; ne hafızaları ne de cüzdanları olmayacağını bildiği halde, koyu bir tutkuyla paraya yaslanmalarını anlayamam.
Az para da, mutlu edebilir insanı.
Biliyorum, memur çocuğuyum.
Ne bereketli sofralar…
Ne saltanatlar gördüm.
Her şeyi tattık çok şükür.
Hiçbir şeyden noksan bırakmadılar, zamanı geldiğinde…Kendilerinden başka.

Artık yaş aldıkça mı insan,
Yoksa zamanında tam da anlayamamış olduğundan mıdır?
Yine baharın gelişi midir yoksa tüm bunlara sebep?
Duygulanırım ben kolayca.
Hafta sonu çocukluğumun müstesna anılarının gizli kaldığı; az ve öz doyulmuşlukların paylaşıldığı Hereke’ye gittik ailecek.
Sebep, damat tarafı olarak kız tarafına nişan koymaya.
Kurşuna dizmiyoruz yanlış anlaşılmasın hemen.
Bohça vermeye.
İtina ile dizi dizi dizilmiş.
Özene bözene hazırlanmış o tertemiz bohçalar.
Eteğim söküldüğü için, annemle çeyiz odasında bulduk kendimizi tesadüfen.
En alasını yaşadım bunların, hiç gözüm yok ama istedim.
Gerçekten,
Gülmeyin lütfen.
Gerçekten böyle tantana istedim.
Hatta davul çalınsa ben gelinliğimle yeniden çıksam, bu kez bulutlara…
Sanırım çocuklukta kalmış güzel anılar, iyi gözlemler her ne kadar o yıllarda böyle hasletlerim olmasa da aile sıcaklığını hiçbir şeye değişmem.

İmece usullü misafirlere hazırlanan yemekler,
Tatlı koşturmalar
Sonra bohçalarla yolculuk, işin tuhafı erkek tarafı olmak daha güzelmiş buna kanaat getirdim.
Kız tarafında neden ise bir hüzün çörekleniyor.
Ben bohça alamadan bir baktım kayınpeder “ al bakalım bu da sana yakışır” deyip elime uzattı nişan tepsisini.
Yemelik değilde adeta müzelik görünen çikolataların üzerinde süslenmiş o güzel tüller, çiçekler ile.

Ev ziyareti
Tekrar serilen bohçalar…
Sonra salona geçme.

Abant gezim sırasında Düzce'de kaldığım oteli çok beğenmiş, adeta şaşırmıştım açıkçası böyle bir konfor beklemiyordum.
Müsiad yani Müslüman İş Adamları Derneği’nin üst katındaki (İzmit) salon o kadar şık ki, kendisini İstanbul da çok merkezi, nezih bir otelde hissetmenizi sağlıyor.
Müzik caz ile başlayıp, yetmişli yıllara ait nostalji ile devam ediyor.
Çok hoş bir ambiyans hakim ortama.
Solistin yorumu çok güzel.

Tek olay, içki yok.
Meyve suyu serbest.
Aklıma babam geliyor ne yapar ne eder o onu da hallederdi.
Ne ki bu işler onun için.
Gülümsüyorum, cam kenarındaki masamdan gün batımında körfeze karşı.

Bir yanımda çok sevdiğim koca dayı ve ailesi.
Diğer yanımda benimkiler…

Her zaman koca dayı beni dansa kaldırırdı bu kez kulakları da iyice duymuyor.
Annem diyor ki sen kaldır o kalkar.
Sülale boyu biz müziği çok severiz.
Gipsy Kings ile bir akrabalık mevzu bahis olmalı.
“Başım dönüyor ama sen beni yönlendir” diyor.

Ah!!! Koca dayım, içim burkuluyor.
Gözlerim doluyor o cana.
Ananeciğimin hatırası, onun kardeşi.
Ailenin artık en büyüğü.
Gözleri tam seçemiyor, “Bakayım kız ne fotoğrafı çektin yine aferin sana bana da yolla emi”
demekten de geri kalmıyor, gülümsetiyor beni.

Sonra bir bakıyorum, coşuyor başlıyor eski günlerdeki gibi oynamaya.
Sülaleden kimler kaldıysa ve kimler hala ortak olmak istiyorsa er meydanına orada.
Biliyorum onlar da oradalar.
Hissediyorum onları.
Bu pastalar da sizin ruhunuza.

Siz bakmayın benim kırıklığıma,
Bahardandır bahardan…
Dünyanın en güzel zamanı şimdi.
Kuşlar bile dile geldi,
Güneş gülümsüyor.
Çiçekler selam veriyor.
Ben görüyorum.
Ağaçlar eğiliyor her gün kaldırımlara usulca.

İyi ki varsınız canlarım
Fotoğraf makinemdeki gibi hiç eksilmeyin
Ve benim çocuk düşlerimde ki gibi;
Mutluluğun sizle olmak olduğunu biliyordum.
Yarınımın ne getireceğini ve ne alacağını hiç ummadım.
Korkmadım da.
Ne varsa her şeye hazırdım.

Hazırmış bu küçük kız.
Dün daha iyi anladım.
Anılar bazen, işte tam şimdi olduğu gibi düğüm düğüm
Büklüm büklüm kalıyor yutağımda.

Güzel şeyler getiriyor diye hala umuyorum.
Kocaman gözlerimle, o pistte koca dayısı ile oynayan kız.

O hep mutlu…
Çünkü o…
….
(Burayı okuyucunun yorumuna bıraktım)

Hiç yorum yok: