Hürriyet

22 Aralık 2010 Çarşamba

Umudun Kadar Gençsin.

Haftaya başlarken neler geleceğini bilmiyorsun.
Rahmetli kayın anne derdi ki :
“Yediğin hurmalar,sonra gelir seni tırmalar”
Yani sen misin gezmelere giden…


Haberlerde önce onu gördüm o sabah “Ordinaryüs”
Bu kelimeyi ilk duyduğum anda buluverdim birden kendimi.
Babacığımdan duymuştum,
İşte ordinaryüs profesör derdi canım, Lefter’e…
Lefter’ i de onunla tanıdım.
Büyük Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis.
Babam dediyse muhakkak bir şeydi zaten.
Yıllar sonra ordinaryüs kelimesinin “profesör olmak için gerekli özellikleri tamam” anlamında; “ordinary:sıradan” lık dan çıkmış olarak türetilmiş bir Türkçe yaratıcılık dehası olduğunu öğrenmiştim.
Babacığım Prof ki Prof diyordu, demek ki onun için.
Onu da çok tanımak isterdim, hep hayal ederdim Büyükada’ya vardığım bir gün onu görebilir miyim acaba?
Şimdi yoğun bakımda,durumu biraz daha iyi sanırım birkaç gündür televizyon ekranından sevgi gönderiyorum…

Ardından gazete haberlerini okurken, Münir Özkul’un haberini görüyorum.
Nam-ı diğer, Mahmut Hoca…
Yüreklerimize katran gibi sızmış bir karakteri hala yaşatan büyük üstad o da bakımda
Hababam Sınıfı gibi hastane de ki penceresinin önüne gelsek, iyileşir mi?

Vadeler doluyor değil mi?
Tavan dan sızan yağmur suları gibi elde olan bir tek leğene damla damla dolmakta işte yaşam sızıntıları.
Ben bunlara bakarken telefon geliyor, henüz altmış yaşında olan dayım 3.kalp krizini geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor.
Hafta sonu onu ziyaret ile geçiyor çok şükür iyi durumu ancak sigarayı bırakması lazım.
O gece de yoksa dediğim hurmalar da bir şey var bilmiyorum, kardeşim acile kalkıyor mide rahatsızlığı nedeni ile.
Meğerse ilerlemiş safra vakası ve acil ameliyat olması gerekiyor, belki önümüzde ki sene derken iki gün önce o da Cerrahpaşa’ya.
Allah düşürmesin, sağlık gibisi yok.
Burnundan mideye hortum sokulmuş bana haberleri iletiyorlar, yolda giderken dua ediyorum herkese iyilik sağlık ve lütfen Allah’ım onu öyle görmeyeyim.
Evet,kabul.Çok şükür.
Çünkü,son haller insan ruhunda derin izler bırakıyor.
Dün operasyon sonrası “ seni bekledim bunlar bilemez şimdi sen beni ovarsın şifalı ellerinle”diyor canım.
Çocukluğum düşüveriyor aklıma; bakımlar yapardım ona.
Çok yaş farkı olmamasından dolayı beraber büyüdük;aynı yollardan geçtik,aynı okul formasını giydik…Aynılar çok olsa da farklılıklar da elbet e çok.
Kalkıyoruz,yürüyoruz… Sancısı var,bilirim.
Hastane full.Herkes ya yürüyor ya yatıyor ya hemşireye sesleniyor.
Netice de geç vakte kadar kalıp eve dönüyorum.
İnsan o an haberleri ilk aldığında; dualardan öte her anını düşünüyor.
Çocukluğunu, paylaşımlarını,kendi yaşadıklarını,mutluluk kadar kızgınlıklarını ve geçirdiysen
evet evet anladınız,kaldıysanız bir beyaz çarşaf üstünde.
Sıcacık koridorlar arasında üşüyen yüreğinizle indiyseniz kimsesiz bir buzhaneye bir başınıza,ayıldığınızda ne olacağını hiç bilemeden.
Dua ediyor ve şükrediyorsunuz sadece.
Ve orada kimler var
Yıllar sonra belki onlar da kalmayacak yanınız da.
Soğuk bu haberler,
Soğuk insan yüreği bazen.

Şimdi kızlar Voleybol da Dünya Şampiyonu oldu.
Umarım Lefter’ e iletebilirler ve o duyabilir.
Spor budur.İşte sporun her dalında aktif,dinamik ve başarılı.
Bu gün Fenerbahçe Acıbamdem Voleybol Bayan Takımı, UEFA kupasını ilk kez kazanan GS Futbol Takımından farksızdır.
Peki, neden bu itibar yok
Futbol olmadığı için mi?
Yoksa başarıyı bu altın kızlar kazandığı için mi?


Ben hala insafsızca,
Güzel günler bekliyorum…

Hiç yorum yok: