Hürriyet

28 Kasım 2010 Pazar

Ve Sen Yoksun...

Sırf söz olur diye gizlemektense sadece bulutlara söyledim.
Senden bana olabilecek sevgiyi sabah yeniden doğursun diye güneşe fısıldadım.
Rüzgara söyledim adını, bir şarkı olup yine bana dönsün diye.
Düş yaptım gülümsemenden,
Mısra oldu düştü şiirlere…
Saltanat yaptım gönlümde seni.
Tacını almaya gelmedin sen,
Ben seni beklemekten yoruldum ve bıraktım yosunlu bir deniz birikintisine.
Taşlar aldı seni,
Sardılar koyunlarına.
Ondan soğuksun böyle.
Gecelerin ayazı gibi suskunluğun,
Bir tel saçı, kökünden koparır gibi sevgisizliğin.
Her şeye… Her şeye rağmen sevmekten bıkmadığım.
Sen, daha gelmeden gitmiştin.
Ve ben, sisli bir havanın derin sessizliği gibi,
En güzel güzlerin uçuşan çiçekleri;
En güzel kuşların sabah şakımaları gibi sevdim seni.
Ve deli gönlümün,
Ağıtsız yazgısı
Sen, gelmemiştin.
Ve ben artık gitmeye karar tuttum.
En basma kalıp inşaatların alçılarından daha kuvvetlice yaşama tutunarak,
Güne bakan çiçekleri kadar derin nefes alarak Yaradan’a
Bitmemiş kaderlerin çizgisine kafa tutarak
Az buçuk isyan etmeden taşan dalgalara,
Yemin ettim.
Seni bir daha beklememeye.
Islanmıştım,evet sırılsıklamdım.
Şikayet etmedim.
Söz verdim artık seni bulmamaya.
Söz verdim ufuk çizgisine,
Ardımdan doğan ve doğabilecek gökkuşağına…

Hiç yorum yok: